27 Ekim 2013 Pazar

Gece gece öylesine bir kaydın gereksiz anatomisi...

Maksat iş olsun...

GitarPedal.net forumlarındaki "cemdaş" arkadaşlarla beraber yaptığımız bir cem oldu bu. En sonda giren ben oluyorum. Orada kullandığım ekipmanı ve de çaldığım hadiseyi sizle paylaşayım...

Slide ile giriştim, standart akord düzeni. Açık E falan filan yok. Benim Ceviz gitar, köprüdeyim. Seymour Duncan PATB-3 isimli manyetik devrede. Ton ve volume tamamen açıktır. 


Gitardan çıkan sinyali Voodoo Lab Giggity isimli pedala giriyorum. Daha önce bu blogda zaten bu pedal hakkında detaylı bir yazı yazmıştım ve Voodoo Lab Giggity isimli pedal hakkındaki incelememi okumak için alakalı linke basmanız yeterli olacaktır. Üzerindeki ayarlar: Loudness saat 12, Body saat 2, Air saat 3, Master saat 11, ve Brightness/Darkness minimumun bir tık üzerinde.




Buradan çıkan sinyal Mesa Boogie V-Twin lambalı gitar preamp isimli aygıta gitmekte. Ve orada işlendikten sonra "power amp" çıkışından çıkışı veriyorum. Mesa'nın ayarları şu şekildedir: Kırmızı yani lead kanalındayım, Gain saat 2, Bass saat 3, Middle saat 4, Treble saat 12, Presenece saat 2, Master saat 12 şeklinde ayarlanmış vaziyette. 

Buradan çıkan sinyali direkt EMU-1616m isimli ses kartıma veriyorum ve orada kabin simulasyonuna uğruyor. Kabin simulasyonu için Cubase vasıtası ile VST enstrümanı olarak RedWirez IR isimli programı kullanıyorum. Bu kaydımda Bassman kabin simulatörü olarak kullandım. Devamında Antress isimli zaatın Modern isimli VST enstrümanları (kompresör, eq, ve limiter) ile Classic isimli VST enstrümanlarını (phaser, chorus, delay, reverb) kullanıp sinyali işliyorum.


Bu kayıt usulüne kendimce "hibrid" yöntem demekteyim. Bunun hakkında bu blogda daha önce bir kaç kelam etmiştim aslında. Alttaki bağlantılardan onları da okuyabilirsiniz:

http://drbarlo.blogspot.com/2013/07/preamp-uzeri-ir-kabin-simulatoru-hibrid.html

http://drbarlo.blogspot.com/2013/08/bir-tonun-anatomisi-mesa-v-twin-ile.html

Bu kadar anlattıktan sonra elbette kaydın adresini vermeden de olmaz:

http://barlo.gitarpedal.net/GP-Cem/GPBBTCem/fizyo_orkun-Michael_Delaney-Sukru_Ersal-Dr_Barlo-GPBBTCem-A_Lydian_Backing_Track.mp3

Umarım bir gün birilerine yardımcı olur.


Sevgiler, saygılar.


M. Barlo

10.2013, İstanbul - Türkiye


26 Ekim 2013 Cumartesi

Bir Totocunun Günlüğü: DLT Rev. Bumble üstü Mesa Boogie Studio Preamp

Selamlar arkadaşlar,

Başlıktan da çok net anlaşılacağı üzere, bugün "ayar" günü idi. Ve bu ayarlarla hani abartı olmasın ama yedek ekipmanla dünya turnesine bile çıkılır. Çünkü yelpaze açıkçası had safhada. Rhinna'ya da çalınır, Judas'a da, Metallica'ya da, Fourplay'e de (tabi sonuncuyu çalmak boru değil ya neyse, Lee Ritenour sağolsun)...

Ve bu ayaların hepsi "aman ne olur ne olmaz kaybolmasın" şeklinde gri kaplı defterime kaydedildi. Yani alenen totocu olduk... Neyse...


Aletleri daha detaylı tanıtacağım ama şimdilik hızlıca üstünden geçelim... Bir adet DLT Amplification Rev. Bumble (45W) D-ODS cinsi bir amplifikatör. Çok severim kendilerini Two Rock Gainmaster'lardan falan (ve bir kaç tane daha bildiğim bu cinsten amfiye göre) daha iyi olduğunu düşünüyorum. Gerçi normal, bana göre benim zevkime göre yapıldı. Ve şaşırtıcı olmadı hani benim sevmem gibi geliyor bana. 6L6 güç lambalı. Reverbü var, en uzununda 3 yaylı. Hammond güç ve çıkış trafolu (Fender Bassman cinsi Hammond trafosu, 4-8-16 Ohm çıkışlı). Kapasitörler, lambalar vs. gayet düzgün kalitelidir. Uzay eriği değil, şahsen NOS NOS diye benim yırtınmam çok değildir... Bunlar güzel parçalar ve lambalar, kendimizce zamanla bulduğumuz aletler oldu. 

Amfiyi Türkay Öztuna sağolsun yaptı. Eşref Akbay'ın da katkıları var. Ikisinin de ellerine sağlık demeyi atlamayayım. Hatta fotoğrafını da yeri gelmişken koyayım:




Kabin olaran bu amfiyi açık kabinlerde kullanmayı daha çok seviyorum. Fotoğrafta gözüken Marshall JTM30 içindeki Marshall için yapılan Ingiliz Celestion V30 ile (amfi 1995 mi 1998 mi nedir) misler gibi kabin olmakta. 16 Ohm kolon, bir o farklı. Hani bu işler "Fender" işi olduğu için temayül daha ziyade 8 Ohm tarafında hatta 4 Ohm... Ve bu V30 ile de çok iyi anlaşmakta olduğunu söyleyebilirim. 

Devamında amfinin seri loopundan Mesa Boogie Studio Preamp'ı, bu aygıtın power amp çıkışından (A tarafından), DLT Rev. Bumble'a verdim. Ve ortaya bir canavar çıktı

4 kanal bir amfi oldu kendileri. 

Kanal 1: Mesa Boogie Studio Preamp'ın Rythm Kanalı Preamp olarak Rev. Bumble'ın güç katına gitmekte.

1980'lerin LA jazz tarafına kadar gidecek, o senelerdeki şarkılarında Madonna için ritim atılacak, vs. vs. acaip net ve epey epey HiFi bir "Fender" çıktı. Zaten tevekkeli değil, Mesaları genelde clean olmadıkları için çok sevmem. En çok da LoneStar ile Mark 2 severdim (C'si artısını hatırlamıyorum, denemiştik zamanında, hatırladığım düz Mark 2C olduğu). İşte zaten Studio Pre Mark 2C'nin direkt preampı. 2C+ değil, 2C. Ve epey bir şekilde modlayan var ama ben istemem. Bu iyi! Ve clean kanalı süper... Tam istediğim gibi.

Bu hali ile jazza gidiyor, Studio Pre'nin üzerindeki güzel reverb ile "Blackface" tonları misler gibi de yapmakta. Harbiden çok güzel. Sadece bu beni mutlu edebilirdi, ve cidden çok güzel. Ve clean ama öyle bir bass var ki... 1980'lerin Fender'in Rivera zamanındaki "Red Knob" amfilerinin yaptığı HiFi tonu yapabilmekte.

Açıkçası bu Rev. Bumble'ı çok seviyordum ama derdim basstı. Clean kanalda özellikle. Bassı az geliyordu bana. Devresi öyle... Ne yapalım... Ve midli komplex o tonda sanırım bass olsa ton kötü etkilenecek. Ama bir diğer yandan da işte hala insan istiyor. Şimdi bu Mesa Boogie Studio Preamp'ın rhytm kanalındaki bass cidden beni mest etti. DANK diye vurabiliyorum benim Hamdi ile (1990 Stratocaster). 

Master ve volume seviyelerini ayarlayarak, artı ryhtm bright aç kapa yaparak, bir de 5 bant eq kullanımı ile acaip bir kanal oldu. Tek başına yeter cidden. Daha üzerine pedal koymadım... Şaka gibi!

Fender Blues Jr.'un hastasıyım ciddi ciddi, ama acı gerçek şu ki onu bu kombinasyon acı dövdü. Tam burası işte... Üzüldüm hatta, zira miniktir, kutu gibidir, dayanıklıdır, çok kahrımı çekti, ama deli gibi ağırdır falan da... Bu güne kadar bu denli net bir şekilde Blues Jr.'u döven amfi çıkmamıştı. Doğruya doğru. Elbette satmayacağım, ama hani doğruya doğru: Hem daha güçlü, hem daha net, hem de gerekirse volume ve master'dan güzel (az-orta seviyelerde) gain de almakta. Eh daha ne! SRV işine burası tek başına yeter, işte üzerine pedal falan gelecek.

Kanal 2: DLT Rev. Bumble'ın kendi clean kanalı ki Rev. Bumble'ın güç katına gitmekte.

Bu daha önce clean olsun diye uğraştığım bir kanaldı. Şimdi artık hafif kirli bırakıyorum. Sanki Blackface bir Fender'e sıfır gainde bir TubeScreamer vermiş gibi nerdeyse. Midler bol, bas tiz o kadar fazla değil (kanal 1 gibi değil) ama işte direkt hafif kirli OD tarafı. Drive var, kirli... Ama işte lamba işi, o kadar da net ki aynı zamanda. Şaka gibi. 

O yukarıda bahsettiğim "DANK" işinin bir kısmı hala kalmakta. Ve "chime" işinden ton yanmakta. Yani teli kasınca o çan sesindeki gibi bir çınlama çat diye ortaya çıkmakta. 

Ses yüksekliğinde bunu ikinci ayarladım, en az Kanal 1. O clean. Ama yeterli seste. Sonra bu kanal, ki ritme girerim... Gerçi taşıyamayacağım bu aletleri ama yine de zihniyeti sağlam olsun...

Kanal 3: DLT Rev. Bumble'ın kendi drive kanalı ki Rev. Bumble'ın güç katına gitmekte.

Bu durumda bir önceki kanalın daha satüre olanı, daha drivelı olanı. Midler havada uçuşuyor, bass da var, tiz de. Ha bu arada kanal 2 ve 3 arasında footswitch ile geçebiliyoruz, ve de üzerine boost var (tone stack bypass). Gayet sağlam sonuç vermekte.

Bu ayarlar hem Stratocaster ile hem de benim McCarty ile gayet iyi sonuç verdi. Kerata tam böyle sofistike jazz rock tonu, fusion vs. Kid Charlemagne çaldım (gerçi Fender 5E3 ile o da, neyse) cuk uydu. 

Bu zaten daha önce çok kullandığım bir kanaldır. Ve aynen devam. 

Bunun sesi Kanal 2'nin sesine göre biraz daha yüksek ve de satürasyon biraz daha fazla. Ses kompresyona uğrayıp gayet uzamakta. Herhangi bir pedal falan araya vurmadan.

Aslında kanal 2 ve 3'ün sesini size dinletebilirim:

http://soundcloud.com/dr_barlo/gp-jfc-01-dr_barlo

Burada dinlediğiniz amfi DLT Rev. Bumble ve de orta kısıma kadar sadece kompresör var clean kanalın üzerine. Sap HB'ı kullanıyorum benim Kalas Tele'de, Duncan Antiquity HB. Detaylar yukardaki linkte var. Sonrasında, şarkının ortalarından sonra drive kanalına geçiyorum. Sadece Lovepedal Eternity Kanji var bu kanalda, aynı manyetik. Bas tiz ayarı da aynı.

Neyse, gelelim kanal 4'e...

Kanal 4: Mesa Boogie Studio Preamp'ın Lead Kanalı Preamp olarak Rev. Bumble'ın güç katına gitmekte.

Şimdi bu durumda tek kanal yok. Aslında 2 ayrı kanal var. Lead Fat kapalı iken farklı, açık iken gayet farklı. 

Lead Fat kapalı iken gayet "Marshall" tarafında bir ton var. Tam değil, basslar sıkı vs. Ama ton açısından o kılıkta bir ton. Bir de üzerine 5 bant eq gelince, epey bir yelpaze verebilmekte. HB ile gerçi bu durumda Lead Bright'ı açmak gayet gayet olayı bright sulara getirmekte. Ama sap HB ile aynı husus çok iyi gitmekte.

Devamında lead fat açık iken ise ... işte basslar geliyor. Kalorife şu bu zangır zangır sallanmaya başlıyor. Ve bu bass kim ne derse desin Marshall'da falan yok. Mesa olayı!

Özlemişim... Bu kanal güzel oldu.

Lead bright aç kapa keyfe bağlı. Kapalı iken de güzel, açıkken de hem koyu hem vahşi... Ayrı bir güzel.

Bu arada ben 5 bantlı eq'yu "auto" ayarında kullanıyorum. Yani bu 5 bant eq clean (yani rythm) kanalında aktif değil, ve lead kanalına geçince "otomatik" olarak devreye girmekte. 

Kısacası ben çok mutlu mesut oldum. 


Bu arada şu da aklıma gelmiyor değil... Mesa Boogie'nin içinde var 5 adet preamp lambası (4 adet 12AX7, ve bir adet 12AT7) ve Rev. Bumble'ın içinde de var 4 adet preamp (2 adet 12AX7, 1 adet 5751, ve bir adet 12AT7) ve 2 adet de güç lambası... Etti toplam 11 adet lamba! Eh o kadar da ton çıksın artık demek var...

Hürmetler,

Umarım bir gün birilerinin işine yarar bu yazdıklarım.

M. Barlo
10.2013, Istanbul - Türkiye

21 Ekim 2013 Pazartesi

Hibrid yaklaşımlara yeni bir boyut: Mesa Boogie Studio Preamp


Blogumu takip edenler, benim hibrid kayıt yöntemlerini ne kadar çok sevdiğimi belki hatırlarlar. Hibrid derken, tanımım şudur:

Ses kartına kayıt esnasında (mikrofonlanma sonrasını saymazsak) digital ve analog ses işleme unsurlarının bir arada yaşaması. Benim durumumda, ben preamp kullanarak gitarın sesini ayarlıyorum ve de devamında güç katını ve de kabin simulatörünü bilgisayar üzerinden digital olarak halletmekteyim.

Bunu daha önceleri Mesa Boogie V-Twin'i preamp olarak kullanarak yapıyordum. Takip edenler yine belki hatırlar ki, bu kullanımda drive konusunda çok iyi olduğunu düşünsem de clean tonlardaki kullanımda durumun o kadar iyi olmadığını düşünmekteyim. Voodoo Lab Giggity biraz durumu kurtarıyor ama yine de... 

Bir şekilde yakın zamanda bir diğer Mesa Boogie preamp aygıtı ele geçirmiş vaziyetteyim. Mesa Boogie Studio Preamp! Çok sevdim. Özellikle clean tonlar açısından. Drive tonlarında "gerçek" amfi tonları açısından hiç fena değil ve de işin bir güzel tarafı da V-Twinden farklı. Dolayısı ile pişti durumu da olmuyor.

Örnek:

https://soundcloud.com/barlojammer01/lpf-jam-so-says-the-sun

Ekipman listesi tam olarak orada var. Ama temelde bu preampı clean tutup önce üzerine kompresör koyuyorum, sonra bir booster, ve en sonda da sağlam bir overdrive. Devamında RedWirez IR kullanarak Cubase içinden kabin simulatör işini hallediyorum.

Daha fazla bilgi isterseniz forumumuza geliniz:

http://www.gitarpedal.net/forum/kayit-teknolojileri-donanim-ve-yazilim/

Bu cins kayıtla alakalı hareketlerim devam edecektir... Takipte kalınız!

Umarım bir gün birilerinin işine yarar bu yazdıklarım...

M. Barlo
10.2013, İstanbul


10 Eylül 2013 Salı

Barlo'nun Köşesi @ Sound - Eylül 2013: Voodoo Lab Giggity Dosyası

Dr. Barlo'nun Köşesi: Voodoo Lab Giggity Dosyası
Dr. Mehmet Barlo


Bu ayki yazımda Voodoo Labs Giggity isimli pedaldan bahsetmek istiyorum. Öncelikle bu "bildiğiniz" pedallardan değil. Onu belirteyim. Bu pedal amplifikatör gibi hareket etmek üzere tasarlanmış bir aygıt. Genelde "amplifikatör gibi pedal" şeklinde kullanılan, bir pedala methiye yazmaya yarayan bir söylem vardır. Bu direkt o amaçla daha baştan yapılmış şekilde. Bir ekolayzır pedalı değil, ve eqların topunun yaptığından daha iyi sonuçlar verebilmekte. Giggity hakkaten bir yerde bir "preamp" veya dilendiği zaman bir "clean boost" veya bir "drive" pedalı... 

Çok sevdim.

Inline image 1

Ayarlar yukarıdaki resimde görülebilmektedir. Güneş, "bright" çağrışımından olmaktadır. Air tiz ekliyor daha "çıngır çıngır" yapmakta ortaya çıkan tonu... Bir nevi presence... Body amplifikatörün daha "tok" olmasını sağlamakta ve ciddi etkili. Loudness var ki o da kendini amplifikatör zannetiğinden o amplifikatörün volume ayarı gibi bir yerde. Ve de master da adı üzerinde, pedalın çıkışı. Parçaları falan elbette 4 4lük... Voodoo Lab şirketi bu ve bu anlamda zaten çok kaliteli aletler ürettiği de bilinen bir gerçek. Üstten jackler, ki ben çok sevmiyorum bunu. Görsel olarak üzerinde kalın bir plexi tabakası var, kaplama şeklinde. Parmak izi kalıyor, elbette bir kumaşla hemen silinir ama belirtelim. Pedalın altındaki vidaların etrafında wahlardaki gibi lastik yastıklı vaziyette. Bu bağlamda velcro ile pedal boarda montaj açısından problem çıkabilir. Bunu da not edelim, çünkü bu bağlamda vidaları değiştirmek gerekebilir. 

Bu pedalı etraflı şekilde epey bir vakittir kullanıyorum. Kullandığım setuplarla alakalı detayları vererek, sizlere detaylı yorumları, gözlemleri geçmek isterim.

Ilk setup Fender Blues Jr. ile olanı. 1998 Amerikan (yeşil devre bordu var), Celestion G12H30, v1'de Jan Phillips 5751 var ve gerisi JJ. Sonuç: Amplifikatörün karakterini ciddi şekilde değiştirebilmekte... Amplifikatörü farklı yönlere çekebilmekte. Şimdi bu çok önemli ve zor bir şey. Çünkü amplifikatör zaten yüksek seste, yatak odası hesabı düşük volümde bir amplifikatörün girişine pedal takarsınız bir şeyler ve ciddi bir değişiklik hissedersiniz. Ama amplifikatörün sesi yüksek olursa, sahnede stüdyoda vesaire, düşük seslerde çok iyi sonuçlar veren "bilmemne amfisi" pedalları, duvara çarpar. Zira yüksek seste lambanın sesi geliyor ve de karakterini kolay değiştirtmez. Ve bu aygıt ona rağmen amplifikatörü ciddi bir şekilde Blackface sularına çekebiliyor özellikle tizlerdeki "sparkle" açısından. Midleri çok itelemeden, basları ve tizleri tabiri ile "kıtır kıtır" bir şekilde artırıp, Fender Blues Jr.'a epey bir Blackface vari ton  verdirtebilmekte. Devamında ama çok güzel bir şey yaptı bu alet... Blues Jr.'ı daha tweed yaptı. Fender Blues Jr. zaten mini Tweed Bassman cinsidir. Belirtmem lazım ki çok severim bu amfiyi. Ve tweed tarafında bir akrabalığı olsa da, elbette tam olmuyor. Bu alet sayesinde bass tarafında özellikle gerekli tokluk ve satürasyon artırılıp, Tweed cinsi bir ton alınabilmekte. Hatta sonrasında işin bu tarafını abarttım, acaba Marshall JTM olacak mı gibilerden. Ama belirtmem lazım alet amplifikatörün yüksek sesinde (düşük seste problem yok bu arada, özellikle belirteyim) olay JTM'ye kadar gitmedi. Yüksek seste epey kızmış bir tweed havası yapmakta, ama JTM için biraz daha "kütle" lazım gibi geliyor bana. 

Blues Jr. ile kullanım sırasında bir diğer dikkat ettiğim unsur, bu aletin çok güzel bir "clean boost" olarak da çok iyi olduğu. Hatta gördüğüm en iyilerinden diyebilirim. Sadece bu açıdan çok aranılan bir pedal olan PaulC Timmy ile aşık atabilmektedir. Bence, Xotic RC Boost denilen aletten daha bir "kıtır kıtır" clean boost. Ve üzerindeki eq ayarları cidden çok etkili. Overdrive olarak kullanımı açısından yine çok şahsına münhasır. Ama biraz keskin kalabiliyor ciddi drive almaya kalkınca. Yani bu pedalı overdrive olarak görecek olanlar ondan bir TubeScreamer performansı beklemesin.

Bu pedalı kullandığım diğer bir setup da Marshall Metal Panel cinsi 1987 (1970'lerin 50W Plexi amplifikatörü) ve JCM800 Slash #34 cinsi bir amplifikatör. Elbette bu amplifikatörü yüksek drive ile kullanmak iyi oluyor. Ama bu durumda, ritim için ise haliyle daha net bir ton kullanmak lazım gelmekte. Bu bağlamda, Giggity'i "ters" bir zihniyetle kullanınca inanılmaz güzel sonuçlar verdi. Hiç bir pedalın buna yanaşacağını açıkçası düşünmüyorum. Bu cins kullanımın adına ben kendimce "unboost" demekteyim. Bu da Giggity devreye girince, tondaki hacmi çıkışı ve de drive'ı almaya azaltmaya yaraması. Bu durumda sonuç hala çok net olduğu için ortaya o drivelı amfiden çok net tonlar çıkabilmekte, Giggity "unboost" olarak devreye girdiğinde. Üstüne üstelik, gitardan volume düşmekten bile iyi ortaya çıkan sonuç. Çünkü gitardan volume düşünce, ton biraz koyulaşır. Ya en yüksek seste tizleri azaltmanız lazım gelir ki istemeyebilirsiniz. Ya da gitar volume düştüğünde daha koyu bir tonla yaşamayı öğrenmeniz lazım. Ya da amplifikatörü en yüksek seste bol tizli ayarlayıp, düşük gitar volume ayarında clean ton güzel olacak ama gitar volume artırıldığında ise aynı anda gitarın üzerinden ton düşmek gerekecek... Kısacası el çabukluğu marifet hani oluru varsa bile... Ama Giggity sayesinde, bu bahsettiğim clean tonda gitarın volume'ünü düşmeye gerek kalmıyor. Ve dolayısı ile tizler de kaybolmamış olur.  

Son olarak kullandığım setup ise benim "hybrid" kayıt ekipmanı diye adlandırdığım setup. Beni Facebook'ta takip ediyorsanız, zaten sonucu da duyarbilirsiniz, zira bu aralar ciddi bir miktarda kayıtlarda bu setupı kullanmaktayım. Bu setupta temel Mesa Boogie V-Twin. Preamp olarak kullanıyorum ve ondan (power amp çıkışından) direkt ses kartıma giriyorum ve ses kartımda çıkışı RedWirez isimli kabin simulatör ile kaydediyorum. Bu durumda Mesa V-Twin başarılı olmakla beraber, hem clean kanalda hem de orta gainli tonlarda o kadar başarılı değil. Kısacası verdiği yelpaze gayet dar, ama elbette high gain olarak çok başarılı. Giggity, V-Twin'in clean (yeşik kanal) ve orta gain (mavi kanal) tarafındaki kısıtlı performansını inanılmaz şekilde geliştirdi. Clean tonda Blackface'den Tweed'e çok güzel sonuçlar alınabilmekte. Mavi kanalda ise Marshall tipi tonları da V-Twin ile el ele vererek ortaya koyabilmekte. Kırmızı, high gain, kanalında ise V-Twin'in standard güzel tonunun yanı sıra, onu biraz daha iten daha bas tiz ekleyen bir ton da verebilmekte.

Özetlemek gerekirse, benim gördüğüm kadarı ile, çok güzel bir pedal/preamp ... neyse... Yüksek seste bir lambalı amplifikatörü bir miktar "değiştirmeye" yaramakta. Özellikle belirteyim, bu çok zor bir unsurdur, zira yüksek sesten ve lamba kırılmasından bahsediyoruz. Düşük seste ve transistörlü amplifikatörlerde bu unsur daha kolaydır. Bu arada elbette amplifikatör ile kullanıldığında Giggity'nın önüne pedal da konabilir. Hatta TubeScreamer'ları çok iyi bu şekilde kabul etmektedir. Zira bu pedal kendini amplifikatörün bir parçası gibi görmeyi düşünen bir aygıt. O tarafı çok güzel ve etrafta hani bolca olan bir zihniyet değil kesinlikle. Bunun yanında amplifikatörünüzü alıp komple farklı bir yere gitme, simülasyon, emülasyon falan filan olayları yok. Bir yere kadar hareket ettirebiliyor. Yani hayal görmenin de alemi yok. Ama bu da çok ciddi ve kullanışlı bir unsur. Ikinci bir kullanım tarafı da, yine konu ile alakalı olarak, "unboost" tarafı. Bu açıdan çok ciddi bir kullanış sağlamakta ve açıkçası bunu yapabilen herhangi başka bir pedal bilmiyorum. 

Çok sofistike bir pedal bu... Sahne stüdyo işleri için iş bilen gitarcıların vazgeçilmezi olacağını ben öngörmekteyim.
 
Umarım birilerinin işine bir gün yarar...

Kapatmadan önce belirtmem gerekir ki bu incelemeler açısından teşekkür etmem gereken iki firma var: Pluton Müzik ve GitarPazar. Bu arada pedal için bir inceleme videosu da çektim, merak ederseniz YouTube hesabımdan bu videoyu görebilirsiniz. 

Sevgi ve saygılarımla,

9 Eylül 2013 Pazartesi

Okko Diablo Gain+ Incelemesi...


Yazıma öncelikle bu pedalı denemem, ve bulgularımı nesnel bir değerlendirme olarak sizlerle paylaşmam ve sizleri bilgilendirmem için bana yollayan, bu pedalın T.C. distribütörü olan Pluton Müziğe teşekkürlerimi sunarım. Buradan, bu pedal ile alakalı olarak bu firmanın satış sayfasına ulaşabileceksiniz.

Şimdi çok güzel bir alet öncelikle. Iki kanal gibi işliyor ama aslında temel kanalın üzerine daha gainlisi daha kompresyonlusu gelmekte. Medium gain tarafında, high'a da geliyor.

Öncelikle yapısı çok güzel aletin. Led ışığı yerine o turuncu top tarafı harbiden hoş. Alakalı kontroller etkili ama böyle gece gündüz fark yapmıyor. Gain pedalı tabi, direkt sinyale kendi karakterini basmakta. Ve de ayarlar ile 180 derece değiştiremiyorsunuz. Üzerindeki ayarlar GAIN - GAIN+ - LEVEL - TONE - FEED - BODY ve de iki tane de footswitch. Pedalın bir de tepesinde 9V 18V geçişi yapan güzel de bir ayar var. Headroom açısından işe de çok yaramakta... Gain normal tarafın gain ayarı. Ama bir de ikinci footswitch ile devreye giren Gain + diye bir gain ayarına giriyorsunuz. Volume feed ve body aynen devam bu arada...


Normal yerinden başlayayım. 9V 18V ayarını elbette zevke göre yaparsınız, ama ben şahsen 18V olan yeri sevmekteyim. Onu da belirteyim. Yüksek voltaj!!!

Gain ayarı malum. Volume etkili ama böyle hani "deli" seviyelerde değil... Sağlam ama, eksik kalmıyor. Sadece acaip yüksek değilmiş diye fark ettiğim bir ayar yeri oldu... Yoksa hani eksik kaldı diye dikkat ettiğim bir ayar olmadı açıkçası. Bu arada gain az olsa da kompresyon az değil. Kırıyor sesi direkt. Ve "bence" onun için hani çok az gain ayarı tarafında çok süper bir alet olarak gelmedi bana, zira düşük gain bile olsa kompresyon işin içine giriyor. Ama gain biraz artınca tam yerine gelmeye başlıyor açıkçası. Feed bu arada tam adı üstünde gain üzerine bu kompresyon hakkında biraz ayar imkanı tanımakta. Etkili bir ayar, yine gece gündüz gibi değil ama yaptığı fark. Etkili ama! Düşük gain yüksek vol ve yüksek feed ile enteresan tonlar geliyor, hani gaini az ama kompresyonu fazla ... Dumble vari bir bakış diyeyim. Ses olarak daha bir "Marshall" aygıtı bu, fakat benim sevdiğim çok sevdiğim hatta bir ayar oldu bu. 18V'da! Body'yi de yüksek ayarlıyorum. Bu arada "resonance" gibi bir ayar aslında. Bass ve gövde vermekte. Güzel!

Gain artınca JCM800 işlerine girmeye başlıyor. Body ile gövde verip hani incecik vız vız bir JCM800 gibi olmuyorsun, sağlam olmakta. Kompresyon yerinde, feedback yerinde. Güzel alet. Vıdı vıdı Marshall tonlarına çok iyi gelmekte. Bu konuda benim gördüğüm en önde pedallardan bir tanesi. Hele gele bir de gain + tarafını takınca, daha da akıcı olmakta.

Doug Aldrichtir, yok işte Dio zamanındaki Vivian Campbell'dır, hatta tonu artıcınca Dokken zamanında Lynchtir falan ... o kılıkta tonları PATB-3 ile ceviz ile benim Blues Jr.'dan çıkarttırdı. Ki bu iyi, gayet iyi bir şey.

Eksilerinden hemen bahsedeyim. Çok yok ama bass tarafındaki body ayarı Blues Jr.'a yetti. Gövde vermesi açısından. Fakat bu olurken, tone'dan tizleri kasmak lazım geldi. Oldu olmadı değil, bir AFD tonuna yanaşıyor. Ama hani yelpazenin sonunda gibi. Blues Jr. değil daha tiz ve gövdesiz bir amfi olsa bass yetmeyecek gibi geldi bana. Ama Marshall hesabı adam gibi amfiye bağlayınca, benim beyaza kısacası, CUK! Çok güzel oldu. Amfide RR modu olmasa, ek kanal oldu diye Olay'a geri göndermezdim pedalı, yalanım yok. Ve RR kanalı ile, bright kanalı üzerine bu nerdeyse aynı oldu. Demek ki harbiden JCM800 2203 tarafında işleri kotarmakta. Ki güzel bir şey.

Diğer pedallarla karşılaştırmaları...



Ben Bognerlerden daha çok sevdim bunu, kırmızıdan da maviden de. Kırmızıyı zaten ben çok fazla gainli buluyorum, bana göre değil. Mavi ise bundan daha az ve bence hani "orta seviye" gain pedalı olarak Okko Diablo Gain+ tam doğru yerde.

Bunun yanında alakalı bir diğer pedal ise Xotic BB+. Şimdi artı var eksi var bu karşılaştırmada, olay zevke renge dönecek. Xotic BB+'ın üzerindeki bass ayarı daha güçlü, üzerindeki o 3 bant ekolayzır ayarları cidden epey bir şey değiştirtebilemekte. Bu Okko Diabloda yok. Bunun yanında ama Okko'da da güzel akıcı ve hatta üzerine biraz ayar yapılabilen bir kompresyon var. Bu da Xotic BB+'da yok. Bu açıdan farklılar. Halbuki mesela Xotic BB Preamp Andy Timmons versiyonunda ise, Okko Diablo'ya benzer hatta benim daha da çok sevdiğim akıcı ve bol bir kompresyon var. Temiz değil kesinlikle. Düşük gainde bile var bu kompresyon. Bas tiz ayarı da fena değil. Ama onda da işte ikinci kanal yok, ve Okko'daki kadar gain de yok. Hani Xotic BB Preamp Andy Timmons versyionu + Xotic EP olsa ön veya arkaya koyulacak şekilde BB+'daki gibi, "bence" Okko'yu döver. Ama şu andaki şekilleri ile, zevke renge kalıyor olay. Benim zevkimle de BB+!


Devamında Lovepedal AMP11 mesela buna göre fazla overdrive kalıyor. Timmy kopyası şeklinde zaten o alet, kopya demeyelim de epey benzer diyelim. O da hani biraz daha iyi olsa da bu konuda, hala Okko'ya göre overdrive TS falan gibi yumuşakcana kalıyor.

Bildik diğer Marshall pedallarına göre... OCD'ye göre mesela bence kesinlikle çok ama çok daha iyi. OCD'de fazla bir mid scoop var, bunda yok o. Midler misler gibi var. Ve olmaları da lazım. MI Audio Crunchbox'a göre, bence yine çok daha iyi. O fazla cazgır bir pedal nedense, ve bu kasarsanız öyle olabilmekte. Ama Crunchbox kolay kolay yumuşaklaştırılamıyor (gerçi en son yeni versiyonunda bir de low ayarı var, onu denemek lazım, benim dediğim eski versiyonu). Sonra denediğim ama karşılaştırma için yeterli şekilde hatırlamadığım aletler var, Wampler Plextortion gibi... Zvex'e gelirsek, Box of Rock'tan (bir diğer Marshall pedalı) bence daha bir JCM800. O daha yumuşak özellikle basslarda, böyle biraz da bulamaç (gerçi eski Marshallar da biraz öyledir de sıkı olanları da 80lerde prim yapıyor işte) ... O yönden farklı. Bence 80'ler işi Dokken hesabı tonlar için bu daha doğru. Okko kısacası bence daha iyi.

Sanırım aklımda başka da bir pedal kalmadı... Keşke elde karşılaştırma için şu Wampler'in Pinnacle denen aleti olsaydı diye de düşünmedim değil, bu arada... Bir dahaki denemeye...

Umarım bir gün birilerinin işine yarar.

M. Barlo
Istanbul, 09 2013

18 Ağustos 2013 Pazar

Mesa V-Twin ile hibrit yaklaşımlar: Bir tonun anatomisi...

Selamlar arkadaşlar,

Lafı fazla uzatmadan direkt kaydın linkini sizlerle paylaşayım:

http://soundcloud.com/barlojammer01/lpf-jam-thunder-thighs

Bu bir backtrack üzerine kendimce yaptığım bir kayıt ile oluşan bir parça oldu. Backtrack için gerekli referansları vermek açısısından:

http://www.gitarpedal.net/forum/31527-les-paul-forum-cemleri.html

Burada Thunder Thighs denen parça. Daha detaylı referans bilgisini üstteki linkten edinebilirsiniz. Bunun yanında kullanılan alet edevat:


  • Gitar: Warmoth walnut hardtail Stratocaster (köprü full HB) Duncan PATB3; 
  • Preamp: Mesa V-Twin lead (kırmızı) kanal; 
  • Pedal: Voodoo Lab Giggity: L~12 B~12 A~3 M~12 ve brightness/darkness maximum konumda;
  • Kabin simulasyon: RedWirez Mesa V30 4x12 ve ENGL V30 4x12 Cabsim;
  • VST enstrümanlar: Classic Delay, Reverb, Chorus ; Antress Modern Limiter, EQ, Spacer
  • Kayıt programı: Cubase 
  • Ses kartı: EMU 1616m


Burada kritik olan hadise, hibrit şeklinde benim kafa oturmuş olan tabir, şudur: Mesa V-Twin preamp olarak bir elektrik gitar güç amplifikatörüne sinyal yolladığını zannediyor. Halbuki ses kartına bu sinyali yollamakta. Ve bu sinyali işleyerek bir güç katından geçmiş de sonra bir gitar kabininden mikrofonlanmış gibi sonuçlar sunan bilgisayar programı (IR) RedWirez Kabin Simulatörü devreye giriyor. (Aslında laf aramızda ben bir de güç amplifikatörü VST'si olan Ignite Amps TPA-1 isimli aygıtı da denemek istiyorum. Daha şu güne kadar bunu yapamadım, ama yeri gelmişken GitarPedal'dan Mertay Çiçek'e bu bilgi için teşekkürlerimi yenileyeyim.) Ve RedWirez'da sanki Mesa ve ENGL isimli markaların V30lu kabinlerinden Sennheiser MD421 ve Neumann U87 ile mikrofonlanmış gibi sinyal işlenip çıkıyor. Bu hibrit şekilde işlenmiş sinyali (başlangıçta lambalı analog cihazda ama sonra digital bir kabin simulatöründe harmanlanmış), standart kompresör, delay, reverb, vs. gibi unsurları kullanarak kaydediyorum. Ve sonuç olarak da ortaya yukardaki kayıt çıkmakta.

Bu bağlamda Mesa V-Twin'in elzem olduğunu belirtmeye sanırım gerek yoktur. Ama onun kadar da önemli olan bir diğer unsur Voodoo Lab Giggity isimli pedal. Bu pedal olmadığında Mesa V-Twin açıkça konuşmak gerekirse daha mid yoğun ve bası tizi az, ayarlar yapması zor bir pedal halinde oluyor. Ve üzerine Voodoo Lab Giggity'i koyduğum anda, ortaya çok daha geniş bir perspektif çıkmakta. Ki bu da benim şu ana kadar bu setup ile yaptığım kayıtlarda çok önemli bir nokta olarak karşıma çıktı.

Genel olarak bu kayıt yöntemi, bence epey ciddi ufuk açabilecek kayıt yöntemidir. Ben şu ana kadar çok tuttuğumu da özellikle belirtmek isterim. 


Umarım bir gün birilerinin işine yarar.

M. Barlo
08 2013, Milas - Muğla

8 Ağustos 2013 Perşembe

Joyo Crunch Distortion



Demosu budur arkadaşlar.

Yapısı basit, 3 knob var üzerinde. Gain, Volume, ve Tone. Açıkçası içini açıp bakmadım, parçaları nasıl vs. şeklinde. Bir ara onu da yaparız denk gelirse. Pil kapağı yalnız çok iyi değil. Pili çıkartana kadar uğraşmak gerekmekte, açıklıktan geçirene kadar. Kapağın pedalın alt tabanına geçme tarafı da ideal değil. Yalapşap bir görüntüsü var. Sonra alt tarafını Boss gibi şu süngerimsi madde ile kaplamışlar. Neden bilmiyorum. Aslında fark ediyorum ki alt tabanının resmini çekmek iyi olurmuş. Rockbearguitars.com isimli yerde bir resmini buldum, başka bir Joyo'nun ama aynı şey. Altta onu görebilirsiniz. Ve bu süngerimsi hadiseden dolayı da velcro (cırt cırt)yapıştırması zor. Hala oluyor yalapşap ama güzel hani en ideal tarafından değil.




Pedalın kendi fotoğraflarını da asayım, hazır bu resim işine bulaşmışken:



(Fotoğrafı http://produto.mercadolivre.com.br/ isimli internet satış sayfasından aldım)

(Bu fotoğrafı da şuradan aldım)

Kısacası dışarıdan bakılınca durumu bu. Rezil değil, asgari unsurlar yerinde. Yanlış anlaşılmayayım. Ama "vaaay az para verdik ama 200 dolarlık pedalın aynısı elimde" olmuyorsunuz kısacası. Resim (bir Jaws resmi var sanırım, ne alaka anlamadım) ve de "crunch distortion" ismi... neyse... Bu unsurlarda 1. ligde olmadığı bence çok aşikar. Ama yapısı itibari ile kötü değil. İçinin de bir ara resmini asar koyarım aslında.

Sesine gelelim. Hızlı özet bir değerlendirme: Sesi kesinlikle kalitesiz değil, ama yelpazesi çok dar. Tek şey yapmakta ve de onu severseniz çok güzel. Gain ve tone öyle çok çok karakteri değiştirmiyor. Bassları bol, HBlarla başınıza dert açabilir, çamur olması açısından. Tizleri o kadar yırtıcı değil. Var güzel, ama cart cart yırtıcı olmuyor tonu kassanız dahi. Bu videoyu da aman atlamayın bir strat ile yaptım, benim Hamdi ile. Bu sesteki unsurlar yalnız strat için işe yaramakta. HBlarla çok iyi anlaşmamakta ama stratlar için güzel bir pedal. Bir de MI Audio Crunchbox "muadili" falan filan diye düşünenlerinizi de üzeceğim, alakaları yok. O vahşi bir pedal. Ve yelpazesi gayet geniş, hatta yeni versiyonunda bir çok modu var. Ondan dolayı onu düşünüyorsanız onu alınız. Muadil falan takılmayınız, benim tavsiyem odur. Bu aygıt ise farklı.

2:55'de mesela karşılaştırma için Xotic BB Preamp Andy Timmons'u açıyorum ki sağlam ve de öyle cart cart tizleri çok fazla olan bir pedal değildir. Stratta köprüdeyim, ve de manyetik bildik strat manyetiği. Van Zandt Blues Sp. 7.00K 7.20K bir şey sonuçta, hotrails falan filan değil. MI Audio Crunchbox ise BB Preampa göre çok daha vahşi, hatta bence fazla vahşi bir pedal. Ondan elimde tutmamıştım, Xotic BB+ bence net olarak daha iyi olduğu için bu JCM800 tipi işlerde.

Neyse, kısacası bu alet kötü bir alet değil. Ama MI Audio Crunchbox da değil. Aman! HBlarla özellikle sapta anlaşma problemi yaşar. Stratlarla ama çok iyi geçiniyor. Kısacası medium bir gain pedalı isterseniz, biraz basslarda dolgunluk olan ve stratı biraz daha tok duyuran (ama tonunu değiştiriyor kısacası, yani bu konuda tonu tutma konusunda çok iyi olduğu için zaten Xotic BB Preamp'ı karşılaştırmalı koydum, onu "normali" standardı olarak kabul ederek değerlendiriniz) bir pedal istiyorsanız... Çok güzel, gayet ucuza bu işi hallediyorsunuz arkadaşlar.

Umarım bir gün birilerinin işine yarar.

M. Barlo
08 2013, Milas - Muğla


Not: Bu pedalı bana değerlendimem için yollayan, forumumuzun da sponsorlarından olan GitarPazar'a verdikleri bu imkan için teşekkür ederim. Alakalı olarak alttaki link de onların sayfasına gidecektir:

http://www.gitarpazar.com/JOYO-JF03-Crunch-Distortion-Efekt-Pedali

6 Ağustos 2013 Salı

Tweed + Stratocaster + FuzzFace: Bir tonun anatomisi...

Kayıt buradadır:

http://soundcloud.com/mr-hamdi/gpkbcem-31

Kullanılan alet edevat dökümü de:


- Guitar: Fender 1990 American Series Stratocaster Van Zandt Vintage + neck and middle and Blues bridge... Bridge position
- Amp & all: 1998 Fender Blues Jr. -V~5 M~12 B~12 Mid~12 T~12 (Celestion G12H30-75 loaded cab) Dr.Z. Brake Lite Attenuator + AnalogMan SunFace NKT275 (F-max V-3 o'clock)
- Rec. Gear: Cubase & E-MU 1616m & Shure Beta57 (on axis - like 3cm) & Prodipe TT1 (on axis 10cm)
- Antress' Modern EQ + Spacer + Comp; Classic EQ + Delay
M. Barlo
04 2013, Istanbul
Kısacası benim 1990 model American Standard Stratocaster'ımda köprü pozisyonundayım. Ki köprü manyetiği HB falan değil, bildik bir Stratocaster manyetiği. 7.00 miydi 7.20K mıydı... Öyle çok yüksek değil kısacası, Van Zandt Blues Sp. köprü. Bunun yanında amfi Fender Blues Jr. ve de EL84'ler kırılmaya yüz tutmuş vaziyette. Arada önemli bir detay preamp lambaları. V1'de bir adet JAN Phillips 5751 var, V2 JJ ECC83s ve de V3'de bir adet JAN Phillips 12AT7. Güç lambaları JJ EL84ler, ve preamp lambalarındaki seçim gayet etkili bence. Hoperlör Celestion G12H30 bu arada, ve Dr.Z. Brake Lite isimli attenuator / güç düşürücü kullanmaktayım. Üzerine bir FuzzFace fuzz pedalı olan AnalogMan SunFace isimli Fuzz pedalını koyuyorum, white dot NKT275 kendisi bu işi bilenlere. Ve ortaya da bu sonuç çıkmakta.

Alakalı bir iki resim:




Şahsi değerlendimem gerekirse... Ben ortaya çıkan sonuçtan gayet memnunum. Netliği gitarın üzerinden sesi kıstığımda çok basit bir şekilde elde edebilirken, sesi açtığımda da ciddi büyük ve kalın bir tonu sağlayan bir setup oldu. Bu üçlünün uyumu cidden güzel oldu. Sadece biraz fazla koyu kalabiliyor. Bu bağlamda aynı unsurları barındıran sadece daha bir bana uyan ve bu kalınlık büyüklük konusunda biraz daha iyi olan Eşref Akbay ile beraber yaptığımız Fuzz Puss pedalı var. Bundan hani gece ve gündüz şeklinde ayrı değil, ama biraz daha iyi, az biraz daha iyi. Onda da zaten NOS Germanium Transistörler kullanıldı (merak edenlere OC45).

Strat üstü fuzz olayını tweed dünyasında düşünüyorsanız... çok iyi ediyorsunuz arkadaşlar!

M. Barlo
08 2013, Milas - Muğla

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Superstratlık manyetik planları...

İnsanoğlu kuş misali... durup dururken kaşınabiliyor sanırım...Olayın kahramanı olacaksa, alttaki gitar olacak:


Kendisi bir adet 2001 üretimi Texas Special (diğer adı ile Lone Star) Fender Stratocaster. Sesi bence çok iyidir, zaten ondan kendini bana zorla aldırtmıştı. Daha önceki kafamla bu gitarı ben Clapton'ın çok sevdiğim Browniesi hesabı bir 56 strata çevirdim, üzerindeki manyetikler ve yaklaşım olarak. Köprüde Van Zandt Vintage + var, 6.20K falan çeker. Sapta ve ortada da Lindy Fralin Vintage Hot isimli manyetiklerden... Tam olarak onların %5 underwound halleri ki yaklaşık 5.75K falan çekmekteler. Ve sonuç olarak Derek and the Dominoes, I've looked away'i çat diye yapabilmekteler... Bu adam ne diyor derseniz:

http://www.youtube.com/watch?v=Z6R_xPqTmSI

Şimdi böyle yazınca, kendi kendime işin ne, otur çal gitarını... Manyetik değişimi nerden çıktı yahu diye sordum. İşte tam bu düşünceden dolayı rüzgar gülü gibi dönüyorum bu konuda. Ama aksi gibi bu gitar 56 modunda çok iyi iken, köprüde bir HB ile de çok canavar. Hatta benim aldığımda durumu o şekilde idi... Bir adet Duncan Pearly Gates + vardı üzerinde, 8.75K çekmekte. Şu anda zaten yakın bir arkadaşımda, korkunç güzel bir manyetiktir... 

Neyse yapıp yapmayacağım belli değil. Ama yapacak olsam, mesela bu gitardan iki tane olsaydı, yapacağım superstrat işi için manyetiklere bakınıyordum. Ama görüyorum ki seçenekler de çok az... Sapta Alnico 2 Pro güzel seçenek. Zaten elde de olunca, onu takarım gider... Gerçi Little 59 da var, o da elde var. O da olabilir... Kestiremiyorum... Orta tarafta da işte bir adet 6.00K'lık strat manyetiği kutbunu doğru seçince olacak. Ama köprüye gelince... Olay orada, ki asıl seçim de bence temel o. 





1. Duncan Whole Lotta HB köprü... 4kablo olması artı, ama sadece siyah görüyorum sağda solda. Direkt sipariş vermek lazım gibi... 8.75K alnico 5. Ve açıkçası şimdi Türkay'da olan benim PG+'e çok benzeyeceğine nerdeyse adım gibi eminim. Tek derdi trembucker'ının olmaması. 49mm de iyidir ama işte 52mm ile aradaki o minik basslardaki tepki miktarı önemli olabilir. TB alasım var.

2. Pearly Gates TB - Bu olabilir ama alnico 2 mıknatısla biraz yumuşak kalabilir diye korkuyorum... 8.30K'larda falan... Gerçi çok compression'a ihtiyaç yok, olsa Brobucker duruyor bir kenarda. Ama çok favorim olmadı...




3. PATB-3... süper manyetik ama cevizde var. Şimdi aynen tekrara ne gerek var değil mi! Bu arada ceviz:

http://www.gitarpedal.net/forum/31583-bir-garip-cevizin-hikayesi-ceviz.html

4. Slash Alnico 2... güzel ama bunun da TBsini görmedim, ve 8.50K alnico 2. Yani Pearly Gates TB bundan her durumda sanki daha iyi gelmekte bana. Hele hele bir de 8.70Klık falan bir tanesi düşerse... Ki zor!

5. 59/Custom hybrid... Kendim yaptığımda sevmemiştim ama o zamanlar Brobucker veya PATB-3 kafasındaymışım. Sonradan tam olarak anladım. O da olunca, şimdi aslında olabilir. Netliği iyi, 4 kablo olması iyi. Hatta elde bir alnico 8 var, onunla da gazlayabilirim tam "süper" olur superstrat. Bu daha ağır basmakta an itibari ile.




6. Brobucker. 2 gitarda var zaten. Hastayım... Bir tane daha var açıkta, onu da kullan modundayım. Farklı olsun, biraz daha compressed böyle toparlak akışkan olmasın da, böyle daha van Halen hesabı dağılan gibi olsun... modundayım bir diğer yandna da... Neyse, bakalım.




7. Fuglybucker... Bunları pickguarda yerleştirmek dert. Olsa aslında var elde bir set. Deneyesim de var. Custom shop ve MJ üstad. Kötü bir alet yapamıyor kadın. 8.70K köprü ve işte 8.20K mıdır nedir sap. Ama bir dik alnico 2 mıknatısı ve de paralelin altında normal alnico 2 mıknatısı ile canavar olmaya aday aslında. Yani herhangi bir şey yapmayıp, sadece pickguardı buna göre kesmek de var...

Neyse, bakalım bakalım ne olacak. Daha bilemiyorum. Planları en azından yazayım dedim.

M. Barlo
08 2013, Milas, Muğla

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Gitar Sevdası ve Gitardan Uzak Kalmak...

Bu yazı, daha ziyade kafadakilerin paylaşımı gibi... Gibi... 

Portekiz Lizbon'a bir konferans için gittim. Çok güzel bir şehir, zaten konferans vs. olmasa da iş yaratıp bolca gidesim olan bir şehir olduğunu kesinlikle itiraf etmem gerekmektedir. Yokuşları ve doğası açısından az biraz da olsa Istanbul'a bir miktar benzemesi de, yemeklerin gayet güzel olması da, ... bir çok sebep var. Bu vesile ile tavsiyem olsun: Lizbon, imkan bulursanız kesinlikle burun kıvırmamanız gereken ve görmenizi şiddetle tavsiye edeceğim bir şehirdir. 

Elbette ister istemez insan gitardan uzaklaşmış oluyor. İşler de bol olunca, dönünce de hemen üzerine de gidemiyor. Ama hemen işi punduna getirip, bir şekilde ve ivedilikle, hem de çok yoğun bir şekilde gitara geri dönesim var. Bilmiyorum size oluyor mu, ama beni gitar çalmıyor olmak rahatsız etmektedir. 

Bu bağlamda aklıma bu seyahat gitarları gelmekte, "travel guitar" şeklindeki, bazıları enteresan, ama belki önyargılı yaklaştığımdan, bazıları da "kullanılamaz" olarak gördüğüm aletler. Gerçekten işim gereği çok seyahat ediyor olsaydım, sanırım biraz daha detaylı bakmak durumunda kalırdım. Ama yine de, sapı ele oturan bildik sevdik bir gibi olmuyor diye düşünüyorum. Bir kaç tanesine bakmışlığım var, denemişliğim var ABD'deki gitar dükkanlarında. Bunu yaparken maksat seyahat için değil, slide içindi aslında, onu da itiraf etmem lazım. Ve bir yerde adam gibi seyahat için seyahat gitarına bakmamış olduğumu da söylemek gerek.

Yakında bir seyahat daha olacak, yine iş ile alakalı. Ve bu sefer gideceğim yer Lizbon kadar güzel ve eğlenceli de değil... Ama seyahat gitarı işine gireceğimi de açıkçası sanmıyorum...

Neyse, hayırlısı...

M. Barlo
07 2013, Istanbul