4 Temmuz 2013 Perşembe

Minicik içi dolu turşucuk: TC ELECTRONIC Ditto Looper Pedal


Ne güzel bir aygıtmış bu... İnsanın cidden bir anda ufkunu açabiliyor. Üst üste kayıt ile yapmayı düşündüğüm şeyleri birden basit bir şekilde ayağımın altında bulunca... çok sevindim diyebilirim. Cidden TC ELECTRONIC Ditto Looper Pedal anında çok sevdiğim bir alet oluverdi bile. 

Kullanımı da gayet basit. Basıyorsun, kayda giriyor ve basıyorsun çıkıyor. Ve devamında iki defa basınca "ne oluyorum" diyor ve bir daha basarsan hemen o zaman da yazdığını siliyor. Level ayarı da çok güzel!

Akustik gitara benim hemen gözüm kaydı. Chorus pedallarının yapamadığı bir çok akustikçinin aynı anda çalıyormuş olma durumunu bu haliyle direkt yapar. Elektrikte bile olduğuna göre... Bu şekilde bir kullanım görmedim ama Eagles şarkılarında Tequila Sunrise'da mesela, cuk oturacağını düşünüyorum.

Bu pedalı çok sevdim arkadaşlar. Türkiye'ye getiren firma Compel ve sağolsunlar. Fiyat da düzgün. Yapısı cidden çok güzel. Öyle minik ama çok sağlam bir aygıt olduğu direkt belli. Devamında bunun illa ve illa sabitlemek lazım zira ayak altından kayar kaçar bir yapısı var. Velcro için tam düzgün satıh yok, ki bunu nedense ancak butik firmalarda düzgün düzgün görüyorum. TC gibi diğer büyük firmalar da altına şekil şemal yapıyorlar, halbuki düz olması daha kolayken. Ama sonuçta adam gibi Velcro yani cır cır yapıştıracak düz satıh kalmıyor. Neyse, bir eksi tarafı budur, onu belirtelim. 

Neyse, özetlemek gerekirse... Çok güzel olduğunu düşündüm. Ben bu alete "güzel bir oyuncak" kategorisinde bakıyordum. Hani eğlence için bir tane bulunsun, güzel olur gibi... Ama yanılmışım, bununla çok enteresan işler yapılır kesinlikle. Çok orjinal hadieler çok rahat çıkar. Güzel alet! 

M. Barlo
07 2013 Istanbul

3 Temmuz 2013 Çarşamba

Preamp üzeri IR Kabin Simulatörü: Hibrid Kayıt Hikayeleri...

Selamlar millet...




Bu aralar "hibrid" yöntemlere takık vaziyetteyim. Bu aslında belki bazıları için çok yeni bir şey değil ama bana hoş ve de hem yenilikçi hem de çok verimli gelmekte. 

Temelde Mesa Boogie V-Twin Preamp var. Başka preamplar da olabilir, ama "pedal" olmaması lazım. Kısacası üzerinde FX loop barındıran bir amfiye FX returnden girebileceğiniz bir preamptan bahsediyorum. Bazı aletler her ne kadar bol bol lambalı olsa da, bu çıkışa sahip olmuyorlar. Onun için ona dikkat etmek lazım. Örnek olarak mesela aklıma Kingsley Jester geliyor, çok güzel alet ama maalesef bir preamp değil. Amfinin "input" tarafından girilmek için yapılmış.

Neyse, bu preamptan gelen tonu direkt ses kartına girip, RedWirez isimli ve çok sevdiğim kabin simulatör IR yöntemi ile işliyorum. Ve bir yerde "mikrofonlanmış kabin" gibi bir ses elde edebiliyorum. Devamında standart şekilde delay reverb vs. olmakta.

Örnekle konuşsalım, buyrun:

http://soundcloud.com/barlojammer01/lpf-jam-farther-the-journey

Bu daha ziyade açık seste bir kayıt oldu. Tam pedallar ve detaylar linkin içinde var, oradan detaylara bakabilirsiniz.

Sonraki biraz daha gainli:

http://soundcloud.com/barlojammer01/lpf-jam-thunder-thighs

Bu kayıtlar da bir de Voodoo Lab Giggity denen alet çok etkili oluyor, Mesa V-Twin'in yelpazesini genişletmek için... Çok sevdiğim bir aygıt oldu bu: Voodoo Lab Giggity !!!

Hürmetler,

M. Barlo
07 2013

30 Haziran 2013 Pazar

Barlo'nun Köşesi @ Sound - Haziran 2013: P90 Dosyası

Dr. Barlo'nun Köşesi: P90 Dosyası
Dr. Mehmet Barlo

Her ne kadar geçen ay da manyetikler hakkında yazmış olsam da, bu ay hangi konuyu yazayım diye düşünürken P90lar öne çıktı. Sebep de şudur: Biz gitarcılar arasında soapbard adı ile de bolca geçen bu güzelim manyetikleri epey bir çok insan bilmiyor ve nelere muktedir olduklarının da farkında değiller. Bu yazı sayesinde bir nebze olsun bu konuya katkım olursa cidden sevineceğim. Zira bu manyetiklerle alakalı olan temel eksiklik, bilgi unsurdur. Mesela David Gilmour'un çok bilindik imza soloları bilinçsizce otomatik olarak Fender Stratocaster'lar ile ilişkilendirilirken, aslında gerçekte kullanmış olduğu gitar P90'lı bir Gibson Les Paul Standard (1955 model) olabilir. Elle tutulur bir örnek olarak The Wall Part 2'deki solosunu vermek elzemdir. Altta daha detaylarını vereceğim.

Inline image 17

Inline image 12


Bunun yanında bu manyetikler için günümüzde kullanımda olan manyetiklerin atası demek yanlış olmaz. Elbette daha önce bazı örnekler var, hatta 19. yüzyılın sonlarında G. Breed diye bir mucidin yaptığı bir uygulama bulmaktadır. Elektrikçiliğin ciddi aşamalar aldığı o yıllarda bulunan bu fikir, bana aslında mikrofon ve hoperlör prensipleri ile aynı şekilde çalıştıkları için gitar manyetiklerine çok da özel görünmüyor. Zira gitara uygun bir tasarım değil ve fikir tutmamış vaziyette. Bu bağlamda, günümüzde kullanılan manyetiklerin gerçek atası olduğunu savunacağım P90'ların yanında, ondan çok kısa süreler önce icat olunan Rickenbacker manyetikleri (ve hatta enteresan mıknatısları ile Charlie Christian manyetikleri ki aslında onlar bir "blade" P90'dır ve böylelikle P90'ların ilk üretim yılı 1946 olarak görülebilir, hemen altta Duncan custom shop tarafından aslının aynısı olarak üretilen bir klonunun fotoğrafını koymaktayım) bana o kadar özel gelmemekteler. Çünkü bu tasarımlar arasında sağ kalan P90'lar olmuş. Onların tonunu ve yapısını temel alarak Humbuckerlar bulunmuş. Bir diğer yandan, bu manyetiklerin daha narin bir şekli ile Telecaster manyetikleri ve sonra Stratocaster manyetikleri meydana çıkmış. Neyse, bu bir tarih yazısı değildir, onu kendime hatırlatmakta fayda var...




Tipine geçelim. İki cinsi var, soapbar (sabun kalıbı) ve de dog ear. Yapıları aynıdır bu iki versiyonun da ve sadece tek fark üzerindeki plastik parça. Yani gitara nasıl monte edileceği tek farkları. Resimlerin ikisi de Seymour Duncan'dan ki gayet iyi tarihsel olarak keskin doğruları içeren ürünler sunmaktadır: İlki Soapbar ve ikincisi de Dogear.

Inline image 1

Inline image 2

Bu kapakların altında iki manyetik te aynıdır. Bu sadece montaj farkından ileri gelen bir farktır. Yanlış anlaşılmalara karşı bunu özellikle belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum.

Inline image 5

Yapısından bahsedelim ama bir grafik işe yarayacak:

Inline image 3


Grafikte koyu mavi taraf baseplate, yani bir baseplate üzerine oturuyor bu manyetik. 

Hemen üzerinde 2 adet bar mıknatıs var, ki bunların dereceleri a2 - a5 (alnico) olmakta eski zamanlarda. Gibsonda manyetik saran kadınların önüne bir kova dolusu mıknatıs geldiği rivayet edilir. Bunların tam dereceleri de birbirlerini tutmaz, arada a5 a3 vs. Hatta o zamanın a5leri bugünün a4dü diyen (Tom Holmes gibi iş bilir) adamlar dahi var. Neyse, onun için tam anlamı ile Alman disiplini ile çalıştığı söylenemez Gibson'nın. Ve PAFlarda olduğu gibi burada da işin MOJOsu budur diye kabul gören bir inanış işbilir gitarcılar arasında hakimdir. Ton mıknatısların alnico derecesine göre tonda farklılıklar gösterir. Daha önceki sayılardan takip edenleriniz hatırlar: Alnico derecesi arttıkça baslar ve tizler ve çıkış artar. Ton sıkılaşır, yumuşaklık azalır. Keskinlik (presence) artar. P90lara geri dönecek olursak sanırım genel kanı "gerçek P90 tonu" olarak hep a5'li olanları ön plana çıkartmaktadır. 

Bu iki mıknatıs açık mavi renkte yukardaki grafikte. Bunların kutupları ince kenarlarında, ve de bu iki mıknatıs birbirlerini iter şekilde baseplatetin üzerine oturtulmakta. Zaten birbirlerini çeker olsalar manyetik alanı neutralize edecekler karşılıklı bir şekilde ve de çıkış falan olmayacak. Dolayısı ile mıknatıslar hep birbirlerini zorladıkları için zamanla güçleri (Gauss birimi ile ölçülen) azalmaktadır. Bu da bence işin enteresan bir yönüdür. Bu iki mıknatıs, manyetiğin ortaya gelen kısmında bir spacera dayanmaktalar. Bu spacer aslında demir bir metal çubuk ve de orasında vidalar girebilsin diye delikler var. Bu yapının üzerine karkas ve de onun etrafına bakır tel sarılarak oluşturulan bobin geliyor ki grafikte gri renkte olan yer orası. Bu bobin grafikte altta gibi gözükse de mıknatısları saklamasın diye öyle yaptım, . grafikte mıknatısların aşağıda kalması gerektiğini göstermek için. Vidalar vasıtası ile spacera dayanan kutup yukarı, tellerin olduğu bölgeye taşınır. Böylelikle manyetiğin uzun her iki kenarında bir kutup varken (kuzey ya da güney, neyse) diğer kutup da manyetiğin ortasında ve tellere yakın yukarıda olur. Böylelikle karşımıza gitarı tüfek gibi tuttuğumuzdaki taraftan armut şeklinde gözükecek olan bir manyetik alan çıkar:

Inline image 4

Ortaya çıkan bu manyetik alanın şekli çok önemlidir. Geniştir. Ama aynı zamanda dikinedir, hala bir miktar yataylık barındıyor olsa da... Şunu hemen belirtmek gerekir ki küçük kardeşlerinden Stratocaster ve Telecaster manyetiklerinin manyetik alanları daha dar, ama HB'larınkiler de bir miktarda daha geniştir. Dolayısı ile P90'ların tonlarının bu ikisi arasında olacağını öngörmek çok zor olmaz. Elbette tonu belirleyen diğer unsurlar da önemli ama direkt olarak bu manyetik alan şekli, fiziksel olarak, tonun en temel belirleyicileri arasındadır ve bu durumda bize iki unsuru anlatmaktadır: (1) Ortaya çıkan manyetik Stratocaster manyetikleri gibi net ama (2) Humbucker'lar kadar güçlü (hatta daha güçlü, zira içinde iki mıknatıs vardır ve bu mıknatısların aynıları PAF cinsi HBların içinde sadece tektir) ve manyetik alan geniş olduğu için tok ve yuvarlaktır. Tabi bu tanımlardan dolayı, bu manyetiklerin Jazz müziğinde ideal olduğunu öngörmek hiç de zor olmaz. 

Devamında Gibson'ın mühendisleri bu geniş manyetik alan içine, enlemesine geniş fakat derinlemesine dar bir karkas koymuşlardır. Bu karkasın etrafına AWG #42 (American Wire Gauge) kalınlığında Plain Enamel kaplı bobin teli sararak manyetiğin bobinini oluşturmuşlardır. Sapta 7.5 Kilo Ohm gibi olan direnç değerleri köprüde ise 8K ile 9K arasında değişmektedir. Malumunuz bu direnç ne kadar yükselirse (aynı kalınlıkta bakır tel kullanıldığı sürece) o zaman karkas etrafında daha fazla bakır tel var demektir. Böylelikle, çıkış artar, ama netlik azalır ama basa ve tize oranla midler artar. Dolayısı ile özellikle belirtmek gerekir ki, yüksek direnç her zaman iyidir bakışı yanlıştır ve netlikten götürür. Bu sadece P90lar için değil, her manyetik için geçerlidir. 

Fender Jazzmaster modelinde bu cins bir manyetiği kullanmıştır. Ama arada ciddi bir fark var. O da Fender'in kullandığı manyetiğin içindeki mıknatıslar. Stratocaster manyetiklerindeki gibi rod (çubuk) mıknatıslar kullanmıştır. Bu durumda oluşan manyetik alan yukardaki gibi değil, çok daha dardır. Bobin de geniş ama sığ olduğu için Fender'in Jazzmaster manyetikler güçsüz ama yuvarlak bir ton verirler. Bu gitarcılar arasında (Fender'in diğer modelleri ile karşılaştırınca) tutmamış bir tasarım olmuş. Halbuki Gibson'ın orjinal tasarımında ortaya çıkan yapı hem gayet güçlü, hem de net. Sadece sanırım tek problemi dip gürültüsü ve uppermidlerde (özellikle netlikten dolayı) fazla bağırtkan olmak... Ton mevzunu birazdan daha detaylı ele alacağım.

Bu bobinin üzerine plastik bir kap geliyor, siyah veya krem rengi. Bu kabın üzerinde 8 tane delik var, 6 vida alttaki spacera kavuşmak için, diğer ikisi daha uzun ve de manyetiği gövdeye direkt monte etmek için hem dogearde hem de soapbarda. Dogearde kenarlarda resimden gördüğünüz gibi, ve de soapbarda ise ortada iki tane vida var (grafiğim bu açıdan yanlış olmuş, tek gövdeye montaj vidası varmış gibi çizmişim, ama olacak o kadar, kadı kızı diyorum... düzeltmeye üşendim yani). Bu vidalar HBlardaki veya Stratocasterlar ve Telecasterlardaki gibi tam bir ayar sağlayamıyor aksi gibi. Ondandır ki bu manyetikler çok derine kaçmasın diye altına kumaş veya manyetik kutularından çıkan o köpükümsü madde konur. Biraz onları stabilize etsin diye. Siz siz olun manyetik bir şey koymayın çünkü manyetik alanı bozarsınız. Sanırım yine tekrarlamakta fayda var: Bu manyetikleri bir Stratocaster veya Telecaster veya Humbuckerlardaki gibi çok tellere yaklaştıramıyorsunuz. Elbette bu bir kısıttır. Hele hele entonasyondan dolayı ABR1 veya wraparound köprü fazla havada durmak zorunda olursa, bu da az çıkış demek olur. 

Kapağın altındaki manyetiğin yapımı bittikten sonra günümüzdeki üretimlerde, yüksek seste ve gain miktarlarında kullanıcıya ötme problemleri olmasın diye parafin (mum) işlemi yapılmaktadır. Bu olmazsa ötme problemi olabilir. Gerçi iyi sarılmış orjinal veya orjinal kopyası olanlarında muma batırılma işlemi yapılmamaktadır. Ve epey bir çoğunda benim karşıma bu ötme problemi de çıkmadı. Fakat belirtmek gerekir ki bu muma batırmama işlemi (ki mum işlemi olmadığında ton biraz daha üç boyutlu, derin ve bol üst tınılı olmaktadır) ancak custom shop ve butik üretimlerde geçerli, yoksa bildiğim kadarı ile Duncan dahi vintage modellerinde bu işlemi yapmakta. Bunun yanında yüksek çıkışlı modellerde muma batırma işlemi kesinlikle var ve belki de elzem. 

Inline image 14

Tonuna gelince: Valla lafla anlatılmaz çünkü çok farklı bir tonu vardır. Missippi Queen denen şarkıyı dinleyin, Mountain'dan. Veya The Who Live at Leeds. Bir diğer çok bilinen örnek Pink Floyd The Wall Part 2 solo. John Lennon çok ciddi kullanırmış. Bob Marley için de standard manyetik bu manyetiktir. The Doors... Black Crowes... Bildiğim kadarı ile hepsi silme P90 tonu. 

Inline image 15


Kısacası bizim memlekette nedense çok bilinmeyen bir manyetik olmasına rağmen, rock müziği için bu manyetik "öyle böyle değildir". Adam gibi kullanıldığı zaman tam anlamı ile HB ve strat arasında kalan bölgede hem net ama hem de tok bir ton vermekte. Vellakin hala single coil olduğu için dip gürültüsü mevcuttur. Tonal özelliklerini kısacası lafla anlatmak gerekirse: Hani Humbuckerları açık tonda çalınca kalın E A ve D tellerinden boğuk bir ses gelir ya, Stratocasterlara göre falan hiç net değildir, P90lar Stratocasterlar ve Telecasterlar gibi net, ama daha tok olur ama Humbuckerlar gibi boğuk değil. Bunun yanında Stratocasterlar ve Telecasterlarda ince E B ve G tellerinden de zaman zaman fazla ince güçsüz ve çok tiz gelen ton, p90larda daha tok güçlü ama nettir, nerdeyse HB ile aynı şekilde. Kısacası bence cidden en geniş yelpaze sunan manyetiklerin başında gelmekteler.

Köprüde ohm dereceleri normalde PAF HBlar gibi 8.50K falan gibidir. Daha fazla olursa netlikten kaybedip çıkış ve tokluk kazanıyor. Dolayısı ile overdrive işlerinde 9.00K da mantıklı. Ama çok da yüksek resistans (10K vs. gibi) netliği bu sefer bozuyor. Yok eğer 7.50K gibi olursa o zaman da G&L ASAT speciallardaki gibi oluyor. (Bu manyetiklerde aslında P90lara çok benzer, Fender Jazzmasterlardakiler gibi çünkü yapıları nerdeyse aynı ama mıknatıslar Fenderlerde ve G&Llerde hala rod, alttaki barlardan değil. Sadece G&L'lerde daha güçlü mıknatıslar kullanılıyor ki Jazzmasterlarda ortaya çıkan problem bertaraf olsun.) Twang elbette Telecaster manyetiği kadar olmuyor ama hala bolca vardır. Yani göz kapalı testlerde yanılırsınız, uyarayım. Ama bu cins 7.50Klıklar ise overdriveda fazla cartlak kalabiliyorlar.

Sap manyetiklerine gelince 7.50K gibi oluyorlar. Daha düşüğü daha net daha strat, daha yükseği daha HB gibi ton veriyor. Ama kalın tellerdeki netlik hala her durumda var. Yani Marry Had A Little Lamb çalabilirsiniz bunla ciddi ciddi, HBlarda problem olurken netlik kaybı. Ben şahsen 7.50Knın gayet iyi olduğunu düşünüyorum, ve bendeki Lollar'lar aynen orada, 8.50 ve 7.50K.

Bu arada bir gözlem daha. Bu p90larda uppermidler yukardaki şarkılardan da dinleyebileceğiniz üzere gani gani. Yani bağırtkan cartlak bir tonu var, ve de öteki taraflar koyu olmadığı için bence JBdeki gibi kötü bir şey değil bu sefer bu. Ondan dolayı sololarda miks içinden o kadar kolay sıyrılır ki bu manyetikler inanılmazdır. Mixte kaybolma unsuru bu manyetikler açısından hiç geçerli olmaz. Ama şarkıcılar da bu manyetikleri çok sevmezler, zira Stratocasterlardaki gibi şarkıcı ile iyi anlaşan manyetikler değillerdir. Daha ziyade şarkıcının kullandığı frekanslara bulaşırlar ve şarkıcının sesini onlara rağmen duyurması gerekiyor. The Who Live at Leeds bu konuda bence ders niteliğinde canlı bir kayıt.

Üreticilerine gelecek olursak: Bir çok marka bunları yapmakta, ama en iyileri Duncan, Fralin ve de en tepede sanırım (ötekilere göre bile çok namlı) Lollar'lar var. Aklınızda bulunsun. Duncan bunların yüksek çıkışlılarını, tam vintage olanlarını (antiquity serisinde) gayet iyi olarak üretmekte. Ve de bildiğim ve de sınırlı imkanlarla denediğim kadarı ile vintage Duncanlar güzel ama tam vintage. Yüksek çıkışlıları ise fazla modern, seramik tabir edilen ferrum mıknatıslar kullanıyorlar. Lollar işte arada kalıyor, yani seçme vintage p90 tonu oluyor onun ki. Ne çok düşük resistanslı Duncan vintagelar gibi ne de çok çıkışlı Duncan hotlar gibi. Fralinler ise Stratocaster ve Telecaster manyetiklerinde olduğu gibi çok iyiler. İşin daha "vintage" tarafındalar, daha genizden ve uppermid bağırtkan tarafında olduklarını belirtmek lazım. Benim zevklerim tarafından bu manyetiklerin günümüzdeki üreticileri arasında yaptığım araştırlarda Lollar (benim zevklerim açısından) ön plana çıktı. Gitarıma bu manyetikleri taktığım gündür gayet mutlu mesut onları kullanmaktayım. 

Bazılarınızın, Gibson nerde dediğini duyar gibi oluyorum. Açıkçası ben denediğim Gibson manyetikleri hiç sevmedim. Netlikleri bence azdı, manyetiklerin içindeki mıknatıslar bence fazla güçlü idiler. Hatta bunu Gaussmetrem ile ölçtüm, içine koydukları Alnico 5 mıknatıslar çok güçlü. Bu durumda ortaya çok ciddi uppermid bağırtkan ve keskin bir ton çıkıyor. Ki bu yüzden ben kendi zevklerim açısından onları bir önceki paragrafta belirttiğim üreticilerinkilerin üzerinde tutmadım.

Fotoğraf: (FRALIN)

Inline image 6


Fotoğraf (Jason LOLLAR)

Inline image 7

Fotoğraf: SEYMOUR DUNCAN

Inline image 8

Gelelim HB ebadında P90lara. P90ların şekli yüzünden başka manyetiklerle kolay kolay değiştiremezsiniz. Fiziksel olarak ebatları HBlardan da Stratocaster manyetiklerinden de Telecaster manyetiklerinde de farklıdır. Sadece Gibson usulu "mini HB" denilen aletler ile birdir. Bu zaten şaşırtıcı da olmamalıdır zira mini HB'lar dip gürültüsüz P90lar şeklinde Gibson Deluxe Les Paul modelleri için 1960ların sonlarında üretilmişlerdir. Yani mesela bir Les Paul Standardınız var diyelim. Üzerine P90 takalım dediğinizde tahtayı oymanız lazım. Gerçi geri dönüş olabiliyor (conversion derler genelde, malum ancak 1700 burst -1958-60 Gibson Les Paul Standard- var, onun için 57 öncesi p90lı vintage LPler alıp, HB takan bol bol insan var). Bunun yanında P90lar Stratocasterlara da uymaz. Siz sormadan hemen söylüyeyim. Bu açından da altta bahsedeceğim unsuru seveceğinizi düşünüyorum.

Son yıllarda güzel bir olay oldu ve HB ebadında p90 yapan firmaların sayısı arttı. Bunlar Harmonic Design (z90 diyorlar), Gibson (p94 diyor), Rio Grande (bastard modelin adı) ve Seymour Duncan (PhatCat). Hepsini denemedim kimin tam olarak nasıl bilemiyorum, ama Duncan'nın yaptığı PhatCat manyetiğini çok ama çok sevdim. Aşağıda Duncan PhatCat isimli HB ebadındaki P90 manyetiğinin resmini göreceksiniz:

Inline image 9


Yapısı nerdeyse aynı, ama HB ebadında. Altta iki mıknatıs var ama bu mıknatıslar Duncan modelinde alnico 2, alnico 5 değil. Bu birazcık önemli, Harmonic Design Z90lar a5 mesela. Kendisi sol si ve ince mi tellerinde HB ile aynı nerdeyse. Güçlü, tok, ve de üst fretlerde bendlerde falan telelerde olduğu gibi ses uçup gitmiyor. Güzel yani, HBın güzel özellikleri var. Bir de bunun üzerine HBların sarılı tellerdeki matlığı yok. Çok net bunlar. Hatta sesi kıstığınızda bayağı bayağı tele cinsi o net twang alınabiliyor. Ama sesi açıp tonu boğduğunuzda ise birden Warren Hayes usulü en tokundan Les Paul tonunu veriyor. Ben cidden bu aletleri çok seviyorum. Denememiş olanların illa denemesini şiddetle tavsiye ederim. Bu arada bu metal kap ve alnico 5 yerine alnico 2 kullanıldığı yüzünden PhatCat'in midleri daha yumuşak ve de tizleri daha az, dolayısı ile yeterince yırtıcı o a5 p90 midleri tizleri yok diyenler az değil. Ben bu görüşle hemfikir değilim, ama bilgi olarak bunu da not etmemiz gerekir.

Bunca iyi unsurun yanında bu manyetiklerin ciddi problemleri de var elbette: Dip gürültüsü. Gerçi bu Duncan modeli metal kapak altında olduğu için yalıtımı daha iyi ve nisbeten bayağı az dip gürültüsü yapıyor. Onu belirtmeden geçemeyeceğim.  Açıkçası bilemiyorum, zira manyetiği aynı gitarda bir a5 ile karşılaştırmak imkansız. Ama yine de verdiği ton cidden çok güzel.

Sevgi ve saygılarımla,