31 Aralık 2011 Cumartesi

Barlo'nun Köşesi @ Sound - Aralık 2011: Marshall AFD100

Barlo'nun Köşesi: Marshall AFD 100
Dr. Mehmet Barlo


Sound dergisi için kaleme almakta olduğum ilk yazımda, piyasaya süreleceğinin duyurulduğu ilk günden beri çok ses getiren ve hatta daha piyasaya çıkmadan, epey tartışmaya yol açan bir amplifikatör hakkında bilgiler sunacağım. Bu amplifikatör, başlıktan da anlaşılacağı üzere Marshall AFD100, yani diğer Gun's and Roses'dan Slash'in Appetite for Destruction isimli albümün kaydında kullandığı ve de çok seveni ve takip edeni olan amplifikatör. Kesinlikle, az sayıda amplifikatör bu kadar dikkat çekici bir ilgiye maruz kalmıştır. Deneyip gördüğüm kadarı ile, bu ilgiyi karşılıksız çıkmamış durumdadır.
Bu amplifikatörün detaylarından bahsetmeden önce, geçmişi hakkında bilgileri sizlerle paylaşmak isterim. Zira, bu amplifikatörün sesinin ve yapısının diğer bir "Guitar Monster" tarafından da bolca sevildiğinin ve kullanıldığının bir çok insan farkında değildir. Bu öteki gitarcı, Dokken grubundan George Lynch'tir.

1980'lerin ortalarında Los Angeles'ta bulunan S.I.R. (Studio Instruments Rental; www.sirla.com) isimli şirket, sadece müzik enstrumanları kiralamakla kalmayıp, kayıt stüdyoları da işletmekteydi. Bu şirkette teknisyen olarak çalışan Tim Caswell (www.caswellamps.studioelectronics.com) ise, 1985 öncesinde bu şirketten ayrılıp kendi stüdyosunu açmadan önce 1970lerin ortalarında kalma bir tremololu bir Marshall 1959T amplifikatörü modifiye etmişti. Bu modifikasyonda, tremolo fonksiyonunu iptal edip, bu fonksiyon için kullanılan preamp lambasını preamp kazanç katına ekleyerek ve genel devrede önemli olduğu belirtilen bir kaç değişiklik yapmıştı. Kısaca, ortaya 2203 yani JCM800'lerden farklı ama hala "Marshall" tonunda ama "Marshall" olmayan bir amplifikatör çıkartmıştı. Bu amplifikatör, ki #39 diye bilinir, S.I.R. şirketinin en çok istenilen ve kayıtlarda kullanılan amplifikatörü idi. 


Geffen şirketi ile anlaşmış olan Gun's and Roses, albüm kaydı öncesinde S.I.R. stüdyolarında çalışmalar yaptı ve bu çalışmalar sırasında S.I.R. şirketinin elindeki amplifikatörler arasından, Slash bu amplifikatörü kendine seçti. Öyle ki, Geffen'den S.I.R.'ye gelen stüdyo kayıt seansları için yapılmış anlaşmada, bu amplifikatör özellikle istemişti. 

Fakat, Slash bu amplifikatörü seven tek gitarcı değildi. Ondan önce George Lynch bu amplifikatörü hem kayıtta hem de konserlerinde kullanmıştı. Her ne kadar detaylar tam olarak net olmasa da, Dokken'in "Under Lock and Key" isimli 1985 yılındaki albümün çoğunluğunda George Lynch'in bu amplifikatörü kullandığına inanılmaktadır. Ve aynı kişi, bahsi geçen bu albümün sonrasında konser turnesi için #39'u kiralamış, ve dolayısı ile Slash Appetite for Destruction albümü kaydı için bu amplifikatörü kullanmakta geç kalmıştı. Ama daha önceden #39'un bu denli talep ile istenildiğini göre S.I.R. yöneticileri, Tim Caswell'in boşalttığı pozisyonda çalışmakta olan Frank Levi'den yeni bir #39 yaratmasını istediler. O da, böylelikle, yine 1970lerin ortalarından kalma, bir metal panel 1959 SLP üzerinde çalışmaya başladı. #36 diye anılmakta olan ve de bu yazının başrolündeki AFD100 amplifikatörünün orjinal hali olan bu alet, kopyaladığı #39 gibi tremoloya sahip değildi. Dolayısı ile Frank Levi, şasiye bir preamp lambası ekleyerek, gerekli olan parçaları da S.I.R.'nin sahip olduğu ve bozuk ve/veya problemli olan diğer Marshall ve Fender amplifikatörlerden alarak, bu modifikasyonu tamamladı. Ve ortaya #36 çıktı. 

Görünüşte sadece bir master volume eklenmiş olan bu amplifikatör, #39'un aksine "Plexi/Hot Rod Plexi" mod geçişi sağlamıyor ve sadece "Hot Rod Plexi" modunda çalışıyordu. #39 gibi o da 6550 güç lambalarına ve de 1970lerden kalma güç ve çıkış trafolarına sahipti, ki bu amplifikatörün çalıştığı plaka voltaj değerleri açısından önemli bir bilgidir. 

Slash #39 yerine #36 kullandığında, bu amplifikatörü de çok sevdi. Ve #36, ağabeyi #39'un önüne bir anda fırlamış oldu, zira Slash Gun's and Roses'ın albüm kayıtlarında bu amplifikatörü kullandı, ve ortaya zamanın testini çok güçlü bir şekilde geçmiş olan bir kayıt çıktı. Albüm kaydının ve de kira anlaşmasının sonunda, #36 Slash tarafından iade edilmedi ve "çalındığı" bildirildi. Fakat, devamında Slash bu amplifikatörü, S.I.R. çalışanlarından birinin Gun's and Roses'ın başka yerde yapılan bir çalışma esnasında (aslında ara verilmişken ve çalışma sahasında kimse yokken) görüp geri alması ile kaybetti, hatta röportajlarında bu amplifikatörün çalındığını söyledi. Benim tavsiyem, bu yazının sonunda eklediğim kaynakçaları da içeren internetten kaynaklara bakmanız, zira epey ilginç ve de komik denilebilecek detayları göreceksiniz. Konumuz bu olmadığı için, elbette bu kadar bahsedip devam etmekteyim.

Marshall yakın bir zamanda AFD100 amplifikatörünün, yani tam olarak Frank Levi menşeili #36 isimli modifiye edilmiş Marshall metal panel 1959SLP, kopyasını sınırlı sayıda üretme kararı aldı. İşin ilginci, Marshall'ın kendi amplifikatörüne başkası tarafından yapılan bir modifikasyonu kopyalama kararıdır. Zira aynı şirket bir çok yıl boyunca "Slash" adı altında, insanları genellikle Silver Jubilee (kodu 2550'dir) ve JCM800 (2203) isimli amplifikatörlerine yönlendirdi. Her ne kadar bu amplifikatörleri Slash Appetite for Destruction sonrasındaki albümlerinde ve sonraki kariyerinde kullanmış olsa da (dolayısı ile merak edenler için, November Rain'deki ton bu #36'dan gelmiyor, bir Silver Jubilee'dir diye bilinir), Appetite for Destruction albümündeki tonu, onun en iyi tonu olarak bilinir, ve de talep edilir. Bundan dolayı da, Marshall'ın önceki yönlendirmeleri ile bu amplifikatörü üretime alması bir çok tartışmayı beraberinde getirdi. Şirkete bir anlamda, tabi bu ne kadar genel o başka bir tartışma konusu, güvenilirlik hakkında gölge düşürdü. Zira Marshall'ın AFD100'ü yapacak olması, JCM800 ve Silver Jubilee'nin tam Slash'in aranılan tonunu vermediğini kabul etmesi demek diye görüldü.

Görebildiğim kadarı ile Marshall firması, bu tartışmaları ve eleştirileri çok iyi yönetti. Slash'i promosyon anlamında çok iyi kullandı. Hatta sırf bu iş için bir internet sayfası açıldı (http://www.afd100.com), ve çok faal olarak bilgiler verildi. Dolayısı ile kısıtlı sayıda üretim olacak olsa da, ciddi bir istek ortaya çıktı. Sonucunda ortaya çıkan AFD100 isimli amplifikatör, iyi de bir fiyattan pazarlandığı için, hemen tükendi, ve her ne kadar kısıtlı üretim olmuş olsa da toplam üretilen rakamın hiç az olmamasına rağmen, bu amplifikatör peşinden koşulur bir hal aldı. Internette bir çok gitar ve ekipmanla alakalı forumda, en çok tartışılan başlıkların konusu oldu. Marshall bayileri arasında bu amplifikatörden edinmek için ciddi bir yarış yaşandı, ve her bayinin de müşterileri arasında gelecek olan amplifikatörü edinmek için hızlı davranma koşuları başgösterdi. Bizzat biliyorum, zira ilk gün gelmiş olmasına rağmen hali hazırda satılmış olduğu için Denver'da bu amplifikatörü (gittiğim dükkanda bulunmasına rağmen) deneyememiştim. 

Fakat sanırım şans yardım etti ve bu Ağustos'ta bu amplifikatörü, 100 wattının yüzünü de kullanarak, Oslo'da Myhrbraaten (www.myhrbraaten.no) isimli dükkanda, detaylı ve uzun bir süre deneme şansı buldum. Celestion Vintage 30 kolonlar yüklü 1960B (dik) bir Marshall kabin kullanarak, yüksek seste, sanırım yaklaşık 1 veya 1.5 saat. Hatta işin daha da güzel tarafı bu denemeleri yaptığım mekanda, bir adet de 1980lerin başından kalma 2203, yani JCM800, olmasıydı. Aynı kabinde, bir Gibson Les Paul Custom kullanarak detaylı denemeleri yaptım.


Bunlardan bahsetmeden önce, sizlere amplifikatörün üzerinde bulunan ayarlardan ve de diğer özelliklerinden bahsetmek isterim. AFD100 bir defa cidden çok ağır bir amplifikatör, diğer 1959lardan da ağır. Bu logistik açıdan, haliyle, çok önemli bir detay. Devamında üzerinde standart olan ayarların yanı sıra (bass, mid, treble, presence, volume I, volume II) bir de power isminde bir ayar var. Bu aslında namlı amplifikatör tasarımcısı ve TrainWreck amplifikatörlerinin üreticisi merhum Ken Fisher'in amplifikatör dünyasına getirdiği ve tanıttığı, "post phase inverter" yani faz bölücü sonrası devreye giren bir master volume. Çok yararlı bir devredir, fakat bu power ayarı kısıldığında faz bölücü olarak çalışan preamp lambası kendini güç lambası gibi görüp kırılmaya başlar. Ki bu gayet düzgün bir drive sağlar, güç lambalarının satürasyonuna yakın bir seste. Ama elbette tam olarak aynı olmuyor. Bunu özellikle belirtmek lazım. Çok yararlı ama yüzde yüz düşük ses için bir çözüm değil maalesef. Bunların yanında amplifikatör üzerinde iki giriş var, birisi yüksek diğeri daha düşük hassaslıktadır. Bunun yanında bir de miniswitch var, ön panelde. Bunun ile #36 modundan Silver Jubilee'ye benzeyen ve de aslında Slash'in kullanmış olduğu, yine Frank Levi tarafından bu sefer bir JCM800'e yapılmış bir modifikasyon olan #34 tarafına geçiş sağlanmaktadır. Yeri gelmişken hemen belirtelim, #34 Frank Levi tarafından yapılmış bir JCM800 modifikasyonu, ve de her ne kadar AFD yani #36'ya benzese de, farklı olduğu söylenir. AFD üzerinde kısacası hem #36 hem de #34 modları mevcut. Arka panelde standart olarak kolon çıkışlarının ve elektrik bağlantılarının yanı sıra, amplifikatörde bulunan seri efekt loop için jackler, ve bir adet de footswitchin bağladığı dişi jack. Ayrıca, amplifikatörün üzerinde otomatik bias imkanı da mevcut, ve dolayısı ile bu amplifikatörde lamba değiştirmek, ampül değiştirmek kadar kolay olmaktadır.


Daha önce bahsettiğim gibi bu amplifikatörü Celestion Vintage 30 kolonlar barındıran bir Marshall 1960B kabin ile en yüksek seste (yani power ayarı sonuna kadar açılmışken) bir Gibson Les Paul Custom ile detaylı olarak deneme fırsatı buldum. Ayrıca bu karşılaştırmayı yaparken, bire bir şekilde karşılaştırabileceğim, 80lerin ilk yarısından kalma bir Marshall 2203 de vardı. Dolayısı ile, A/B test olarak ideal bir ortamdı denebilir, zira hem bildiğim hem de alakalı olan bir amplifikatörü temel alarak karşılaştırmaları yapabildim.

AFD'nin #36 tarafı tek kelime ile şiir gibi. Siz de benim gibi bir Marshall sever iseniz, ve 1980'lerin ilk yarısından Ronnie James Dio'nun veya Dokken'in veya Whitesnake'in vs. yaptıklarına hayransanız, bu amplifikatör anında kanınıza girecektir. Kesinlikle bir JCM800'den daha bir JCM800. Bir yerde tam duymak istediğim harmonikler, tam derecesinde bass, tam gerekli keskinlikte tizler... Amplifikatör başlı başına bana çok sevdiğim tonları herhangi bir pedala gerek kalmadan direkt vermekte idi. Ronnie James Dio'dan "Stand up and shout" çalası geliyor insanın anında... Tabi orijini olarak Gun's and Roses Appetite for Destruction'a geri dönecek olursak, anında "Night Train" diyebilirim. Direkt o albümdeki Slash'in tonu, hiç öyle pedal veya preamp falan filan gerek olmadan. Bir kablo, düzgün bir Les Paul ve bu amplifikatör bu işi kotarmakta. Açık konuşmak gerekirse, benim için en tepede olan ve etraflıca denemiş ve daha düşük Watt'lı versiyonunu kullanmış olduğum bir Soldano SLO100'ü yerinden indirdi. Ayrıca orada karşılatırdığım JCM800'e göre daha gövdeli ama daha bol harmonikli ve güçlü tonlar verdi. Kısacası seçecek olsaydım 1980lerin ilk yarısından kalan bu JCM800 mü yoksa AFD100 mü diye, ben AFD100 derdim.

Fakat aynı amplifikatörün #34 tarafı ise bana çok tiz ve gövdesiz geldi. Hatta, buna ciddi şekilde şaşırdım. Aynı ampflikatörde bu denli değişiklik olmasını hiç beklemezdim. Orada bulunan JCM800'den daha gövdesiz, tiz bir ton yaratmaktaydı. Ve açıkçası bu #34 yapısına göre ben AFD100'ün #34 tarafını JCM800'e göre hiç tutmadım. Kısacası AFD100 bende olsa, sanmıyorum ki hiç bir zaman bu #34 tarafını kullanayım. Ama bunun yanında hem Silver Jubilee hem de AFD100 sahibi Amerikalı tanıdıklarım, bu #34 tarafının Silver Jubilee'ye daha çok benzediğini söylediler. Hatta rivayet odur ki, Marshall firması AFD100'ün denenme sürecinde Slash ile bir çok kez koordine olduğunda, Slash'in istekleri yönünde #34'ü yapmışlar. Onun #34 amplifikatöründen ziyade Silver Jubilee'ye benzemesi ondan dolayı olmuş.

AFD100'ün iyi taraflarından bahsettiğimiz kadarı ile dezavantajlarını da yazmamız yerinde olur. Benim görebildiğim iki ciddi dezavantajı var, ama ikisi de bir yerde 100W Marshall amplifikatörlerin ortak ve genel problemleridirler. Birincisi, ağırlıkları. 20kg'nin üzerinde bir kafa amplifikatörden bahsediyoruz. Dolayısı ile taşıması kolay olmayan bir aygıt. Bunun yanında, ikinci problem de, gücü. 100W, benim görüşüme göre, genelde hiç bir stüdyoda tam olarak sesin açılmasına imkan vermeyecek ebatlarda bir güç demektir. Açık havada elbette çok yararlı olduğu kesin, ama kapalı mekanların sahnelerinde bu gibi bir amplifikatörü yetkin ve verimli bir şekilde kullanımında ciddi ses yüksekliği problemleri çıkacaktır. Diğer 100W Marshall'lara göre, misal 1959, AFD100'de bu sorun biraz daha ciddi, tıpkı JCM800lerde olduğu gibi. Amplifikatörden tam verim almak için içindeki 6550 güç lamblarını kırmak, satürasyona sokmak lazım. Preamp gain değil zira sadece hadise. Ama bu da 100W bir amplifikatörün, zira unutmayınız 100W kırılmamış sesteki güç değeri, 120 150 Watt basması demektir. Ki bu da verimin ancak çok ciddi seslerde alınması anlamına gelmektedir. Üzerinde bulunan "power" ayarı, ki aslen bir faz bölücü sonrası master volume şeklinde bir ayardır, yararlı olabilir, ama ton gurusu arkadaşların farkı hissedeceğine ve de bu ayarı genelde hep en yüksek seviyede, yani bypass şeklinde iken, tutmak isteyeceğine bahse girerim. Dolayısı ile, her gülün dikeni var. Ama bu amplifikatörün dikenleri arasında fiyat yok, onu da belirtmek gerekir. Zira satış fiyatı olarak yeni bir JCM800'den veya 1959'dan çok daha pahalı değildi. 



Bu amplifikatörü çok sevmemden dolayı, biraz daha güçsüz bir versiyonunu part-time amplifikatör üreticisi M. Türkay Öztuna ile E. Eşref Akbay'ın yardımları ile de yarattık. Yaptığımız amplifikatörde, 1987, yani 50W Plexi, yapısı esas alındı ve 1970'lerin metal panel Marshall tipinde kaliteli parçalar kullanıldı. Red Baron ismini takmış olduğumuz bu amplifikatörümde, temel olarak bir "metal panel" modu vardır, ve 6550 yerine EL34 güç lambaları kullanılmıştır. Bu her detayına kadar 1970lerin ilk yarısından kalma bir Ingiliz (çünkü EL34, zira 6550 Amerika'ya sevk edilen Marshall'larda daha dayanıklı olduklarından kullanılırlardı) 1987 denilebilir. Marshall'ların üzerindeki bright kapasitörünün tonu çok tiz yaptığını düşündüğümden, bu kapasitörün değerini daha dikkatli seçtik ve bir mini switch ile onu açılır kapanır bir hale getirdik. Bunun yanında amplifikatörün üzerinde #36'da olmayan ama #39'da olan normal plexi kanalı da var. Kısacası plexi modunda amplifikatör 2 kanal oldu. Ayrıca, 4. bir preamp lambası ekleyerek, bir AFD modu yaptık. Bu tarafta her ne kadar istesek te, plexi modunun değerlerini değiştireceğinden dolayı direkt bir #36 veya #39 yapısı uygulayamadık. Zira bu yapılardan herhangi bir tanesi, amplifikatörün plexi tarafında önemli değerlerin değişmesi demek anlamına geliyordu ki, ben de bunu istemedim. Dolayısı ile, hem plexi tarafı olsun, hem de AFDsesine bu doneler ışığında olabildiğince yanaşabilelim diye, amplifikatörün hot rod modunu, #36'yı yapan Frank Levi'nin bir JCM800 modifiyesi olan #34 modu olarak tasarladık. Fakat bu tasarım sırasında, #34 tarafında önemli değişiklikler yapıp, bunu olabildiğince #36/#39 şeklinde tuttuk. Artı olarak da AFD100 ve JCM800'lerde bulunmayan ve presence ayarının basslar için olanı olan "resonance" ayarı kullandık. Ve açıkçası, bu çok önemli bir değişiklik oldu. 




Ortaya çıkan "DLT Amplification - Red Baron", benim değerlendirebildiğim kadarı ile çok iyi bir AFD tipinde amplifikatör oldu. Keşke Oslo'da AFD100'ü denerken bu amplifikatör de yanımda olsaydı dediğim çok oldu. Zira tam anlamı ile etraflı bir A/B testi yapabilirdim. Ama hafızamdan kaldığı kadarı ile Eylül ayında biten bu amplifikatörden aldığım sesler, AFD100'e epey yakın. Elbette 50W olduğu için, bassları biraz daha güçsüz, ama bunu da yukarıda bahsettiğim resonance ayarı ile bir nebze de olsa halletmiş vaziyetteyiz. Bu amplifikatörün sesini, yukarıda vermiş olduğum YouTube hesabımdaki videolardan duyabilirsiniz.


Toparlamak gerekirse, AFD100 çok güzel bir amplifikatördür. Benim şahsen en tepede tuttuğum amplifikatörlerden birisi. Bunun yanında her 100W Marshall'ın sahip olduğu problemlere, AFD100 de bolca sahip. Ki bunlar da ciddi problemler. Ve bu amplifikatörü bulmak da kolay değil. Ama 1980'lerin Marshall sesi ise aradığınız, bu amplifikatörü edinmeniz sizi kesinlikle çok sevindirecektir. Zira en azından Marshall'lar arasında, o sesleri veren daha iyi bir amplifikatör bence yoktur. 





Dr. Mehmet Barlo
Kasım 2011, Istanbul

Kaynakça:








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder