Barlo'nun Köşesi @ Sound - Ocak 2012: Telecaster Dosyası

Barlo'nun Köşesi Telecaster Dosyası
Dr. Mehmet Barlo
www.facebook.com/dr.barlo
http://drbarlo.blogspot.com/
http://www.youtube.com/user/drbarlo



Bu ayki yazımda Fender firması tarafından 1950’lerden beri üretilen, ve gitar piyasasına çıktığı ilk günden beri başarılı ve aranır olmuş olan Fender Telecaster’lar hakkında bazı bilgileri sizlerle paylaşacağım.





Günümüzde Fender Telecaster’lar üç büyüklerden biri olsa da, benim görebildiğim kadarı ile, özellikle Türkiye’de, onlara hak ettikleri önem gösterilmemektedir. Üç büyükler derken, Fender Stratocaster, Gibson Les Paul, ve Fender Telecaster modellerinden bahsediyorum. Hatta bu konuda 4 büyük de var diyebiliriz, işin içine Gibson ES’leri ve/veya zevke göre SG’leri de katarsak… Ülkemizde, Telecaster’lara hak ettikleri önemin ve kabulün verilmemesine rağmen, aslında bir çok insan, hatta çoğu zaman farkında bile olmadan, Telecaster’ların rock müzik içindeki tonlarını hali hazırda çok sevmektedirler. Buna örnek olarak Led Zeppelin “Stairway to Heaven” verilebilir, zira stüdyo kaydındaki solo, Jimmy Page tarafından çok sevdiği gülağacı klavyeli 1959 Telecaster’ı ile kaydedilmiştir. 



Bir diğer yandan Eagles’ın “Hotel California” isimli şarkısındaki çift gitar solosunun daha cazgır ve ikinci start alan gitarcısı da bir Telecaster ile Joe Walsh’dur. Bunun yanında Rolling Stones’dan Keith Richards, The Beatles’dan George Harrison, Jeff Beck, Bruce Springsteen, the Police’den Andy Summers, The Pixies’den Frank Black, ve diğer bir çok rock gitarcısı da iflah olmaz Telecaster kullanıcıları arasındadırlar. Rock müziğini bir kenara koyacak olursak, Telecaster’lar blues müziğinde kullanılan standart bir demirbaş olarak da kendine ciddi bir yer edinmiştir. Örneğin, Muddy Waters! Örneğin Roy Buchanan. Ayrıca Albert Collins… ve Otis Redding ve Sam and Dave’in gitarcısı, soul müziğinin en namlı gitarcılarından, Steve Cropper, ki sanırım onu bir çoğunuz orijinal Blues Brothers filmindeki uzun sakallı gitarcı olarak daha kolay hatırlayacaksınız. 


Bunun yanında, Telecaster’lar country müziğinin vazgeçilmez enstrumanlarındandır. Her hangi bir isim saymaya gerek duymadan (Danny Gatton, Jerry Donahue ve Brent Mason isimleri sanırım yeter), sadece şunu sizlerle paylaşmanın yeterli olacağını düşünüyorum: Her ne kadar günümüzde bu söyleyeceğim hadise eskisi kadar geçerli olmasa da, country müziğinde Telecaster’dan başka bir gitar kullanıyor olmak, önemli bir davete pijama giyerek gitmek gibidir. Çok dikkat çekeceğini ve “aykırı” bir unsur olur. Zaten işte bundandır ki yeni gelişen “alternative country” adındaki tarzda (ki sanırım bu tarzda en başarılı gruplar Wilco, Son Volt ve Bottle Rockets denilebilir) önemli bir unsur olarak Telecaster’ların kullanılmaması gösterilir. Ki bu da elbette, Telecaster’ların country müziğinde kullanım açısından ne kadar yaygın olduğunu anlatmaya tek başına yeter.


Fender Telecaster gitarlarının epey bir çok muadilleri vardır. Leo Fender’in, Fender firmasından çıktıktan sonra kurduğu G&L firmasının ASAT modeli, Ernie Ball Musicman firmasının Albert Lee isimli model, Anderson firmasının T modeli, ve bir çok diğer ufak üreticilerin yaptığı pek yakın Telecaster varî gitar modelleri… Bu yazıda Telecaster’lar hakkında yazarken, bu modelleri de kapsadığını sizlere belirtmem gerekmekte, zira hadise sadece Fender firmasının üretimini yaptığı gitarlar ile alakalı değildir.



Bu gitarların kullanımı açısından kendimce icat ettiğim ve uygun olduğunu düşündüğüm bir görüşüm var: Telecaster çalan gitarcıdan korkmak gerekir. Zira Telecaster’lar benim görüşüme göre gayet “odun” gitarlardır, verdikleri ses net ve basittir. Hatta bir yerde netliğin tanımıdır. Ama bu basitlik ve netlik kesinlikle kötü olarak algılanmamalı, zira bir bilenin elinde en etkin silahlardan birisi olur. İster onu en basit şekli ile nerdeyse her telin en ince titremesini duyuracak şekilde (yani country müzisyenleri gibi) kullanın ve telin sert tuşe ile patlamasından kaynaklanan “spank” adı verilen sesi bol bol elde edin, ister orta seviye veya yüksek seviye kazançlı lambalı bir amfiden tok ama net, keskin ama güçlü ve “sustain” barından bir ton elde edin. Onun içindir ki bir Telecaster benim görüşüme göre heavy metal seviyelerindeki kazançlı kullanım haricinde, nerdeyse her tarza uyar, ve dolayısı ile en geniş yelpaze sunan gitar modellerinden birisidir. Zaten bundandır ki yukarıda bahsettiğim gibi, epey farklı tarzlara sahip olsalar da bir çok önemli gitarcının vazgeçilmez tercihidir. Aynı şarkı içinde hem çok net bir ton, hem de bir Gibson Les Paul kadar tok bir solo tonu sunabilir. Ama önemli olan, gitarcının bu gitarı kullanmayı bilmesidir. Zira epey bir çok gitarcı, gitar üzerindeki ton potansiyometresini hiç kullanmadığından dolayı, yanlış bir şekle Telecaster’ları çok tiz gitarlar olarak bilirler. Halbuki, ton potansiyometresinin yetkin bir şekilde kullanımının belki de en elzem olduğu gitar, bence, açık ve net şekilde bir Telecaster’dır.





Genel olarak Telecaster’larda tona etki eden ciddi unsurlar vardır. Bunların başında elbette kullanılan ağaç cinsleri ve manyetikler, köprüsü, gitarın genel yapısı gelir.


Ağaç unsurundan hızlıca bahsetmek gerekirse, Telecaster’lar ilk üretildikleri tarihten 1959’a kadar hep bataklık dışbudağı (İngilizce’si ile “swamp ash”) gövde, ve akçağaç (“maple”) sap ve tuşe ile üretilmiştir. Bu kombinasyon, sert tuşe altında tellerin patlamasındaki “spank” adı verilen unsur ile bağdaştırılır. Daha sonraki modellere göre, bu kombinasyon basları tizleri bol ve keskin, ve midleri nisbeten geride ama kırçıllı bir ton verir. Elbette ağaç işi olunca, tam bir formül yoktur, bu bahsettiğim daha ziyade ortalama unsurlar. 1959 sonrasında ise hem gövde hem de sap ağaçları değişmiştir, gövde bataklık dışbudağı yerine kızılağaca (“alder”) dönmüş, sap ise akçağaç üzerine gül ağacı (“rosewood”) bir klavye ile üretilmiştir. Ama 7.25 inçlik sap çapı ve kullanılan ince 6230 kodlu perdeler üretime başladıkları ilk yıllardan beri değişmemiştir. Bunun yanında Fender’in kullandığı sap profilleri yine yıllar boyunca farklılıklar göstermiştir. 1950’lerin başlarında kullanılan iki tip profil de, gayet kalın saplar olup, biri U şeklinde diğeri de yumuşak V şeklindedir. Daha sonraları, 1956 yılının sonları ile tam olarak, daha keskin bir V şeklinde dönüşüp 1959 ile birlikte daha yumuşak ve “oval” olarak bilinen ve bir çok gitarcının tercih ettiği, ama yine de kalın bir sap profili olan, şekle dönmüştür. Yazıma eklenen ve My Les Paul Forum internet forumundan alınan alakalı figürde bunları daha net görebilirsiniz.


Telecaster’larda teller, bir ara üstten takmalı (İngilizce’si ile “top loader”) köprü yapısı kullanılmış olsa da, bu istisnanın dışında, hep gövdenin altından gövdeye girip, köprünün orada üste çıktıktan sonra 90 derecelik bir açı ile sapa uçarlar. Bu gitarın bol harmonikli ve sustainli bir ton sunmasında temel unsurlardan birisidir. Bu cins yapı, ender de olsa bazı Stratocaster’larda da gözükür ve de “Hard Tail” olarak bilinir. Bu gitarlarda tona en çok etki yapan unsurlardan bir diğeri de köprüleridir. Ufak tefek değişiklikler olmuş olsa da, temel olarak köprüleri, köprü manyetiğini de içine alan metal bir çerçeve şeklindedir. Bu metal çerçevenin metalürjik yapısı 1950’lerden beri farklılıklar göstermiştir. Bu unsur da açıkçası çok önemlidir. Zira metal bir çerçevenin içinde olan köprü manyetiğinin yarattığı manyetik alan, köprü metal ve manyetiği kapsıyor olduğu için, sadece manyetik ile alakalı değildir. Daha detaya girmek için, köprü manyetiğinin yatıklık miktarı olarak aynı açıda ve aynı özelliklerde, ama köprü manyetiğini kapsamayan bir yapı ele alalım, mesela Anderson T modelleri. Köprü manyetiği direkt tahtaya monte edilmiş olsun. Bu durumda oluşan manyetik alan, köprü manyetiğinin metal bir çerçeve içine monte edilmesinden elde edilecek olan manyetik alana göre daha farklı, ve açıkçası daha bir “strat” gibidir. Çünkü geleneksel Telecaster köprüleri, köprü manyetiğinin yarattığı manyetik alanı genişleterek, manyetik alanın algıladığı tel uzunluğunun büyümesine sebep verir. Bu da, Stratocaster’lara göre bile daha net ama daha tok, daha harmonikli ama daha sustainli bir ton sağlar. İşte bundandır ki, bir çok Telecaster sahibi, eğer köprülerinin iyi olmadığını düşünürlerse, köprülerini tam 1950’lerde yapılan metalürjik yapıdaki yeni üretim köprüler ile değiştirmektedirler. Bu köprülerin fiyatları da hiç ucuz olmayıp, ki bir manyetik fiyatını bile geçmektedirler, üreticileri arasında en namlısı da Callaham isimli bir firmadır.


Telecaster’ların manyetikleri hakkında sizleri çok sıkmadan bir kaç detay vermek isterim. Köprü manyetikleri zaman içinde değişim gösterdikleri, ve de bu değişimlerin de elde edilen tona ciddi etkisi olmasından dolayı, işe sap manyetiği ile başlamak isterim.
Telecaster’ların sap manyetikleri, metal bir çerçeve içinde bulunan, boyut olarak olmasa da yapı olarak Stratocaster manyetiklerine benzeyen aygıtlardır. Temel olarak bakalit üst ve alt parçaların içinden 6 adet mıknatısın montaj edilmesi ile oluşan karkas, etrafına emaye kaplı bobin tellerinin sarılması ile bir bobin haline gelir. Bu bobin, bir Stratocaster manyetiğine göre ebat olarak daha ufaktır. Bundandır ki, Stratocaster’larda kullanılan bobin teli (American Wire Gauge – AWG #42, Formwar ensulasyonlu) Telecaster sap  manyetiklerinde haddinden fazla geniş gelir. Bunun için, bu manyetiklerde daha ince olan AWG#43, yine Formwar kaplı olarak, kullanılmaktadır. Bu da tonda Stratocaster’lara göre bir değişiklik sağlar. Geleneksel yaklaşık 7 ile 8 Kilo Ohm gibi bir değer gösteren AWG#43’lü Telecaster sap manyetikleri, 6 Kilo Ohm değerli AWG#42 kullanılan Stratocaster sap manyetiklerine göre daha az nettirler. Daha bir “humbucker” tipinde ton verirler. Daha güçlüdürler, daha bol midler barındırırlar, ama açıkça konuşmak gerekirse, netlik açısından Stratocaster’lardaki boyut olarak büyük ama yaşça küçük kardeşlerine göre daha geridedirler. Ayrıca, dip gürültünün daha az olmasını sağlamak adına etraflarına metal bir çerçeve konmuştur. Bu da, ister istemez biraz daha tizlik ve netlik kaybını beraberinde, “presence” unsuru açısından daha bir mülayim olmalarına sebep verir.


Tahmin edeceğiniz üzere, bir çok insan da, dolayısı ile, Telecaster sap manyetiklerini o kadar sevmezler. İçine dahil olduğum bu gruptaki bir çok insan da, bu manyetikler yerine Stratocaster manyetikleri tercih edebildikleri gibi (bu modifikasyonun bir usta tarafından yapılması gerekir, zira bir Telecaster’a Stratocaster sap manyetiği
takabilmek için, gitarın gövdesinde açılmış oyuğun genişletilmesi gerekmektedir, kısacası bu işlem “şip şak” modifikasyon işlemleri arasında değildir), bazıları da, bu sap manyetiklerinin tonal özelliklerini daha da ileri taşıyıp gerçek humbuckerlara veya Gibson Firebird veya Deluxe tipinde mini humbuckerlara yönelebilirler.


Bu hadiseyi gitarın formunu değiştirmeden halletmek için, Fender Custom Shop elemanı iken, namlı manyetik üstadı Alan Hamel, “twisted” adı altında geçen bir Telecaster manyetiği tasarlamıştır. Bu manyetikte, geleneksel Telecaster sap manyetiklerinde kullanılan mıknatıs çivilerin genişlikleri küçültülmüş, ve de kazanılan
yer Stratocaster manyetiklerindeki gibi AWG#42 bobin teli ile sarım yapılabilinmesi için kullanılmıştır. Böylelikle, ortaya çıkan “twisted” manyetik, bir Stratocaster manyetiğine çok daha yakın bir hale gelmiştir.


Bunların yanında minik bir detayı da atlamamak lazımdır. Bu sap manyetiklerinin içinde kullanılan manyetik çivilerin metalürjik yapısı elde edilen ton açısından çok önemlidir. Fender yıllar boyunca değişiklik gösteren bir metod ile bu gitarlarda iki tip manyetik çivilerden birini kullanmıştır. Bu metalürjik yapı demirin yanı sıra alüminyum, nikel, cobalt, ve bakır ihtiva etmekte, ve Alnico adı ile geçmektedir. Barındırdığı metal oranlarının farklı olması ile Alnico mıknatıslar farklı kategoriler yaratır. Alnico 2 ile 5 arası (3 ve 4 de dahil olmak üzere) mıknatıslar, geleneksel olarak gitar manyetiklerinde kullanılmaktadırlar. Ve temel unsur olarak, her ne kadar
ufak farklılıklar olsa da, bu derece büyüdükçe, gitarın verdiği çıkış fazlalaşacak ve ton daha bol ve keskin tiz, daha az mid ve daha fazla ve keskin bass içerecektir. Bundan dolayıdır ki, Seymour Duncan firmasının ürettiği Alnico 2 manyetikleri, içinde Alnico 5 barındıran aynı versiyonlarına göre daha bir güçlü ve V ekolayzır ayarına
sahip olacaktır. Fender yıllar içinde üretimlerinde sadece Alnico 3 ve 5 mıknatıslarını kullanmıştır. Önce Alnico 3 ile başlayan üretimlerini 1950’lerin ortalarında Alnico 5 ile değiştirmişlerdir. Bu ayrıca sadece Telecaster’lar için değil, Stratocaster’lar için, ve hem sap hem de köprü tonu için geçerlidir. Günümüzde Fender firması her iki mıknatıs tipini de farklı modellerde kullanmaktadırlar. Mesela Highway 1 adı altında geçen modellerde Alnico 3’lü manyetikler varken, American Series veya Standard adı altında geçen modellerde ise Alnico 5’li manyetikler kullanılmaktadır.




Telecaster köprü manyetiklerini bu bilgilerle size daha rahat anlatabileceğim. Ve bunu yaparken tarihsel bir sıralama yapmak, konu hakkında daha aydınlatıcı olacaktır. Ama bunu yapmadan önce, köprü manyetiğinin sap manyetiğinden farklı olan bir tarafını sizlerle paylaşmam gerekir. Köprü manyetiği bir Stratocaster manyetiğine göre daha geniş ve büyüktür. Hatta aynı oyuğa sığdırmanız için Stratocaster’lardaki pickguardı biraz açmanız gerekir. Ve bu köprü manyetiklerinin altında bir plaka vardır, ki bu “baseplate” diye bilinir. Bu baseplate isimli parçanın aksi gibi metalürjik yapısı da yıllar boyunca Fender’in üretimi altında farklılıklar göstermiştir. Bu farklılıklar da gayet önemlidir, zira bu parça, manyetik alanın yukarı, tellerin barındığı bölgeye,
manyetik olarak aksettirilmesini sağlar. Dolayısı ile manyetik alan açısından daha iletken bir parça (misal demir), daha az iletken bir parçaya göre (misal kalay) farklı (daha keskin ve bol presence barındıran) bir sonuç verecektir. Bu yazıda bu işin tarihsel olarak detaylarına girilmesinin ve oluşan ton farklarının detaylandırılmasının, aşikar şekilde, bir gereği yoktur. 


1950’lerin ilk yarısından, sap manyetiklerinde olduğu gibi, Fender köprü manyetiklerinde de Alnico 3’lü manyetikler kullanmaktaydı. Hatta 1952 öncesinde bu manyetikleri de AWG#43 bobin teli kullanarak üretmişti. Bu manyetiklerin genel adı Broadcaster manyetikleridir. Bu manyetikler her ne kadar çok kısa ömürlü olmuş olsalar da, Keith Richards ve bir diğer Telecaster üstadı Jerry Donahue yüzünden epey talep edilen ve haklarında bilgi toplanılmaya çalışan manyetiklerdir.


Sadece 1950 ve 1951’in ilk yarısında kullanılan bu manyetiklerin hakkında sizlere bir kaç detay sunmak isterim. Telecaster konusunda çok önemli ve aranır bir kaynak olan “Blackguard Book”, bu senelerde üretilen manyetikler hakkında detaylar içermektedir. Aksi gibi bu detaylar da, Fender’in manyetik üretimi konusunda pek ciddi bir standart oturtmadığının belgesi olmaktadır.


1950 yılında üretilen Telecaster’ların (1951’in tam detayı belli olmadığı için, o seneyi atlamaktayım) içinde kullanılan Broadcaster köprü manyetikleri, sıra ile şu değerleri göstermektedir: 6.39K, 5.67K, 9.12K (ki tam adı SN0038’dir ve bu çok aranılan ve taklit edilen bir manyetiktir hemen yeri gelmişken belirteyim), 8.58K, 7.85K, 8.49K, 7.07K, 5.61K, 6.66K. Kısacası 6-9K gibi ciddi bir farklılık demektir. Keith Richards tarzı işler için, mesela bu SN0038 temelli modelleri bir çok üretici sunmaktadır. Bunlar arasında Seymour Duncan’ın Broadcaster’ları (ama bu arada ciddi bir fark vardır, zira Duncan Broadcaster’ların içinde Alnico 3 yerine Alnico 5 mıknatıslar kullanılmıştır, diğer parçalar tam orjinali gibi olsa da), bir çok üreticinin 9K veya 10K Broadcaster manyetikleri vardır. Bu cins bir manyetik için şu anda en iyi üreticiler, benim bilgim dahilinde, manyetik işini bırakmış olan Alan Hamel, ve şu anda faal olan Ron Ellis ve Fred Stuart’tır. Bir nebze pahalı da olsa, çok güzel manyetikler olduğunu, şahsen kullanmakta olduğum için, sizlere rahatlıkla söyleyebilirim. Alnico 3 mıknatıslı ve 9-10K arasında AWG#43 Formwar kaplı bobin tellerine sahip manyetiklerdir. Duncan Broadcaster’lar ise, bunlara göre daha bir Alnico 5 şeklindedir, biraz daha fazla çıkışlı, bası tizi daha bol ve keskin, midleri daha az… Ki açıkçası, bu da, şahsen benim tercih etmediğim, önermediğim bir unsurdur. Denemiş olsam da, bir diğer adı bu konuda söylenmesi gereken üretici de, Don Mare’dir. Onun 0038 ismini verdiği (ki bu rakamın nerden geldiği yukarıyı dikkatli okuyan için aşikardır) manyetiğin de çok iyi olduğu söylenmektedir. Bir diğer namlı Broadcaster manyetiği de, Jerry Donahue’nun meşhur Telecaster’ında bulunan bir manyetiktir. O da bir Broadcaster’dır. Ama resistans derecesi olarak 9-10K gibi olmayıp, 7.80K gibi bir değere sahiptir. Bu manyetiği Seymour Duncan kopyalarken, kendisi nedense içine Alnico 3 mıknatısları yerine (ki Duncan’ın enteresan şekilde Alnico 3’lü manyetiği yoktur, ve firma yetkililerine bizzat sorduğumda gelen cevap, seri üretim için gerek olmadığı ama isteyen olursa custom shop üretimi olarak yapabileceği, şeklindedir) Alnico 2 mıknatısları kullanmıştır. Her ne kadar tam olarak orjinalinin bu manada kopyası olmasa da, ortaya çok güzel ve çok sevilen bir manyetik çıkmıştır. Tavsiye olarak, Telecaster köprü manyetiğinizin çok cazgır ve tiz olduğunu düşünüyorsanız, bu manyetiği size şiddetle öneririm. Bu manyetik adam etmez ise, maalesef o gitardan da, bence, düzgün bir “Telecaster” olmaz. 


1951’in yarısından sonra, Fender gelen daha fazla netlik şeklinde olan isteklere cevap vermek için, kullandığı AWG#43 yerine daha kalın bir bobin teli olan AWG#42 bobin teli kullanmaya başlamıştır. Ortaya Broadcaster’lara göre daha net, ama hala Alnico 3 mıknatıslar yüzünden yumuşak, çok beğenilen ve Telecaster’ı “Tele” yapan manyetik çıkmıştır. Bu manyetiğe Blackguard köprü manyetikleri denmektedir, ki sap manyetiklerinde öncesi ile farklı bir değişiklik olmamıştır. 6.5K gibi bir değer gösteren bu manyetikler, Roy Buchanan’dan Alan Jackson’ın gitarcısı Brent Mason’a kadar geniş ve çok ciddi gitarcıları barındıran bir kitle tarafından sevilmiştir. Şu anda Fender’in ürettiği 1952 Reissue Telecaster gitarlar, işte aynen bu gitarların ve manyetiklerin kopyalarıdır. Blackguard manyetiklerinin en namlı üreticileri de işi bırakmış olan Alan Hamel, ve faal olarak da Fred Stuart ve Ron Ellis’tir. Seymour Duncan yine bu manyetikleri Alnico 3 mıknatıslarla değil, Alnico 2 mıknatıslarla üretmekte olup, model olarak da adlarına Alnico 2 Pro demektedir. Ayrıca custom shop üretimi olarak sunduğu Antiquity serisinde de, Duncan’ın Blackguard manyetiği Alnico 2 mıknatıslara sahiptir. Daha önce bahsettiğim gibi, denememiş olsam da, Don Mare, Broadcaster’larda olduğu kadar, bu konuda da çok başarılı bulunan bir manyetik üreticisidir. Fender’in 1952 Reissue Telecaster’larda kullanmakta olduğu American Vintage Telecaster manyetikleri ise, biraz daha fazla sarımlı olup, 7.2K, Alnico 3 mıknatısları ile üretilmiştirler. Gayet düzgün manyetiklerdir.

1955 yılı ile birlikte, Fender firması manyetiklerinin içinde kullandığı mıknatıs tipini değiştirmiş, ve hem köprüde hem de sapta Alnico 5 mıknatıslı manyetikler takmaya başlamıştır. Aynı anda, Fender daha önce aynı seviyede olan mıknatıs çivilerini, sapın çapına uygun bir şekilde farklı seviyelerde kullanmaya, bir diğer deyişle “staggering” denilen hadiseyi uygulamaya başlamıştır. Haliyle, bu manyetiklerin verdiği tona epey farklılık getirmiştir. 1954 yılının ikinci yarısından 1963 yılına kadar devam eden bu üretim, country müzik için Telecaster’ların standart olduğu dönemlerdir. Çok net, midleri az, basları ve tizleri bol ve keskin bir ton bu şekilde ortaya çıkmış, bu dönemdeki yapıya da country müzik açısından genele de yayılan bir country müzik tarzı olan Bakersfield tarzı denmektedir. 6.5K gibi değerlere sahip olan bu manyetikler, kısacası netlik peşinde koşanların edinmesi gereken aletlerdir. Bu konuda en iyi üretim yapan şirketler ise Don Mare’nin yanı sıra, Lindy Fralin, Antiquity 2 serisi ile Duncan custom shop şeklinde bilinir. Bu manyetiklerin her birinin ortak özelliği, gitar dünyasında kullanılan en net köprü manyetiklerinden olmasıdır. Bütün tellere vurulduğunda ortaya çıkan ses yüzünden Telecaster’lar için “twang” tabiri kullanılır ve bu manyetiklerle üretilmiş olan 55-59 arası (akçağaç sap ve tuşeli) tipte Telecaster’lar bu konuda standart örnektir.



1959 ile beraber Fender Telecaster’larda ciddi bir değişikliğe gitmiştir. Daha önce sadece akçağaç sap ve tuşe ile üretimi yapılan Telecaster’lar, o tarihten itibaren 1960’ların büyük bir bölümünde sadece akçağaç üzerine gül ağacı tuşe ile üretilmeye başlanmıştır. Muddy Waters’ın Telecaster’ı mesela o dönemin en güzel örneklerinden birisidir. Yandaki fotoraftaki günümüzün Kanada'lı County müzisyenlerinden Terri Clark'ın bu fotoraftaki telesi de bu yıllardan kalma bir "custom" (binding içerdiği için) bir model. Akçağaç yerine gül ağacı kullanıldığında, sadece tizlerde biraz kayıp olup, asıl değişiklik “spank” ve “twang” denilen unsurlardadır. 1959 ile 1963 arası üretilmiş olan bu cins Telecaster’lara özel bir isim verilmemiştir, ama kullanım açısından en geniş grup olduğunu söylemek yerinde olur. Hatta Jimmy Page’in Led Zeppelin’in albümlerinde ve konserlerinde bol bol kullandığı Telecaster, bu dönemden (tam olarak 1959) kalma bir Telecaster’dır.


1960’ların ortalarına doğru, Fender sap manyetiklerinde bir değişime gitmeyip, köprü manyetiklerini yine AWG#42 kullanarak zaman zaman daha da bol bir sarımlı hale getirmiştir. 7.5K gibi değerlere sahip olan bu manyetikler daha güçlü tonları, ama netlik kaybı ile, vermektedirler. Bir önceki dönemde olduğu gibi, bu köprü manyetiklerinde (ki sap manyetiklerin bir değişiklik olmamıştır) farklı mıknatıs yükseklikleri (yani “staggered” hadisesi) kullanılmıştır. Bu manyetiklerin en namlı üreticileri de Lindy Fralin (Blues Special), Owen Duffy ve Peter Florance (Voodoo Pickups isimli şirket, bir diğer deyişle) şeklindedir. Favorilerim arasında olan bu cins manyetikler, gitarın üzerindeki ton kontrolü sayesinde çok rahat bir şekilde bir Gibson Les Paul kadar tok ve güçlü olabilirken, net bir ayar ile, hala çok net bir tele haline girebilmektedirler. Bu Broadcaster cinsi köprü manyetikleri için geçerli olsa da, “Bakersfield” cinsi bası tizi bol midi az netlik açısından, bu cins manyetikleri daha çok sevmekte olduğumu söylemem gerekmektedir.


Özet olarak Telecaster’lar çok özel ama sade, çok kendine has ama geniş bir yelpaze sunan, ciddi gitarcıların vazgeçilmesi olarak karşımıza çıkan gitarlardır. Umarım sizlere bu yazı ile onları bir nebze daha olsa sevdirmeyi başardım.


Dr. Mehmet Barlo
Aralık 2011, Istanbul


Not: Bana bu konuda ulaşmak ve de sorularınızı yönlendirebilmek için, lütfen alttaki adrese geliniz. Forumumuzun üyesi olarak bu hadiseyi gelecekte aynı problemlerle ve sorularla karşılaşacak insanların da yararlanabilmesini sağlayarak kolayca hallederiz:


http://www.gitarpedal.net/forum/showthread.php?27772


Kaynakça:


Telecaster Discussion Forum: http://www.tdpri.com


Seymour Duncan Discussion Forum: http://www.seymourduncan.com/forum/


My Les Paul Forum: http://www.mylespaul.com/forums/


Lindy Fralin Internet Sayfası: http://www.fralinpickups.com/


Voodoo Pickups Internet Sayfası: http://www.fralinpickups.com/


Don Mare Pickups Internet Sayfası: http://www.buckcannon.com/


Stuart Pickups Internet Sayfası: http://www.virtualvintageguitars.com/


Stew Mac Internet Sayfası: http://www.stewmac.com/


Owen Duffy’s OC Duff pickups Internet Sayfası: http://www.ocduffpickups.com/


Fender Internet Sayfası: http://www.fender.com


Wikipedia: http://en.wikipedia.org/

Yorumlar

  1. Elinize, bilginize sağlık. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
  2. merhaba hocam
    benimde eski elektro gitarım var fener oldugunu dusunuyorum sizlere resimlerini göndersem bana bu konuda yardımcı olurmusunuz ?

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gece gece öylesine bir kaydın gereksiz anatomisi...

Bir Totocunun Günlüğü: DLT Rev. Bumble üstü Mesa Boogie Studio Preamp